High Road üzerinde Wood Green Kütüphanesi girişinde şirin bir mekanda hizmet veren Sabahattin Güvensen, “Bana göre saat tamiri sanattır.
Şu sözü de belirtmek isterim, ‘Elleriyle çalışan işçi, elleri ve kafasıyla çalışan usta, elleri, kafası ve kalbiyle çalışan sanatkardır.’ Mekanik kol saatlerinde saat bakımını ellerimle yapmaktayım. Hassas olduğum konu, kullandığım aletlerin ve aparatların kaliteli olması, bunlar da genellikle İsviçre yapımı olanlardır” dedi.
Sanatkarlık ve esnaflığa küçük yaşlarda başladığı ifade eden Güvensen, “Sanatkarlık, esnaflık daha çok küçük yaşlardan çünkü babam Bursa’nın tanınmış esnaflarından biriydi. Biliyorsunuz ki Türkiye’nin genelinde eskiden yani bizim zamanımızda diyelim 70’li yıllarda küçük çocuklar okuldan arta kalan zamanlarında çırak olarak bir yerlere verilirlerdi, kendi ufak tefek harçlıklarını çıkarsınlar, zanaat sahibi olsunlar diye, aileler belli bir yaşa gelmiş çocukları çırak olarak bir yerlere verirlerdi. Ben de herhalde öyle başladığımız için şu an meyvelerini topluyorum. İngiltere’ye ilk 1987’de geldiğini bir sene kaldıktan sonra Türkiye’de döndüğünü 6 ay sonrasında tekrar geldiğinde evlenip buraya yerleştiğini dile getiren Güvensen, “Geldiğimden bu yana devamlı aynı şekilde kendime çalıştım” diye, konuştu.
‘HER ŞEY DÖRT DÖRTLÜKTÜ AMA!’
Geçmişle ilgili, vatani görevini Diyarbakır/ Silvan’da, jandarma olarak yaptığını bunun da değişik bir tecrübesi olduğunu ve kendisini daha bir olgunlaştırdığının altını çizen Güvensen, “Siz iyi olduğunuz zaman, art niyetli de olmadığınız zaman bazı kısmetlerin önünüze çıkar. Askerliğim hemen bittikten sonra fazla azimli olmanın, çalışmanın, hırslı olmanın, başarılı olmanın hırsıyla 5 sene otel yöneticiliği yaptım ben Bodrum’da. Biz aynı zamanda o zamanlar Bodrum’da ilk İngilizlerle anlaşma yapan, Bodrum içinde, küçük otellerden bir tanesiydik. Yabancı şirketlerle anlaşma yapan, Hollanda’dan, Almanya’dan, Belçika’dan üstün, kalbur üstü aileler geliyordu. Küçük bir oteldi ama potansiyeli çok büyüktü ve Bodrum’da ilk yapılan otelin sahibinin yanında çalıştım ve Bodrum’daki ilk teknenin sahibiydi. Tabi ufuklar açılmaya başladı. Rahmetli Turgut Özal’ın İngilizce Hukuk Danışmanı benim hocamdı. Bu esnada otelimize bir gün bir misafir geldi. Abisinin İngiltere’de yabancı dil okulu varmış. Londra’da. Kaldığı süre içinde herhalde beni de çok yakından takip etmeye başladı. Beni davet etti. ‘Sen, ileride çok başarılı olabilecek seviyede bir kapasiteye sahip bir insansın. daha ileri gideceksin’ dedi. Bunu zaten bana Turgut Özal’ın hukuk danışmanı da söylemişti. Düşündüm bayanın sözleri mantıklı, ‘her şey dört dörtlüklük ama esas eksikliğim yabancı dil” şeklinde konuştu.
Daha sonraki gelişmelerle ilgili olarak Güvensen, “Bu konuda da imdadıma yine bu bayan yetişti. ‘Benim, abimin Londra’da yabancı dil kursu var’ diyerek. Bu bayan Kıbrıs Türklerinden. Hala gelir dükkana benim. Beni çok sever. Adı, Nuray Hanım. Okulun adı da, Direct School of English’ti. Yöneticiliğini Halil Direkoğlu üstlenmekteydi. O yıllar önce vefat etti. Öğretmen, baş hoca. Bana çok büyük konuda destek oldular. Herhalde abisine bahsetmiş benden. Bizim zaten vize alma sorunumuz yoktu o zamanlar. İngiliz Konsolosluğu patronun arkadaşlarıydılar, Ankara’da. Ben İstanbul’a filan hiç gitmedim, Ankara’ya giderdim. Konsoloslukta kahve içerken pasaportuma vize vururlardı. İngiltere’ye gelmek istediğimde. Ben geldim burada 10 ay kaldım. Yabancı dil, business, turizmcilik, mesleki ihtisas yaptım. Türkiye’ye döndüğümde, kapılar çok açıldı. İlk olarak İzmir’de bazılarının dikkatini çekmeye başladı. İzmir’deki Hilton Otelin’den nazik teklif yapmışlardı, tabi ben geri çevirdim nazik bir şekilde. Buradayken de Hilton Otel’e
müracaat etmiştim. Türkiye maalesef Avrupa Birliği’ne üye olmadığı için kabul etmediler. Burada okurken dönmeme bir ay kala hanımla tanıştım. Evleneceğimiz kızla. İngiliz bir ailenin mütevazi bir kızı. Beni çok beğendi, çok sevdi. Hatta Bodrum’da yanımda geldi kaldı, Bursa’da ailemle tanıştı. Ve bana evlenme teklifi yaptı. Aslında planlarımız, projelerimiz, düşüncelerimiz farklıydı. Sonuçta Londra’ya gelip burada evlendik. Beraber sıfırdan yeni bir hayata başladık. Türkiye defterini kapattık. Baktım ne yapabilirim ben Londra’da? Bodrum’da büyük kariyerler yapabileceğim imkanlar varken, her şeyi sıfırlayıp buraya gelip de tekrar yeni bir hayata ‘evli’ olarak başlarken bu mağazayı açtım. Asıl 1988’de başladım ama resmi olarak 1990’dan beri buradayım. Burada her türlü iş yapıyoruz. Saat tamiri yapıyoruz, duvar saati, masa saati, antikadır, mücevherdir, aksesuardır, her şey. Gözlük tamir ediyoruz. Her şey, ayakkabı dahil tamir ediyoruz burada. Mesela bazı ayakkabılar var, mücevherli. El çantası, kemer tamiri. Tabi sanatsal. Taşların düşmüş mesela, bazı ayakkabılar var ki, altın işlemeli, zincirli. Zinciri kırılıyor veya üzerindeki taşlar düşüyor. Ufak tefek tahribatlar olduğunda onları yapıyoruz” ifadelerine yer verdi.
Mini mağaza içerisi kurmalı, otomatik, dijital, sarkaçlı, zincirli antika, kol, duvar ve masa saati dolu. Dikkatimizi porselen katran üzerinde elle boyama ‘Atatürk saati’ çekti. Güvensen, bu saatle ilgili, “Atatürk’ün kullandığı cep saati, Omega tarafından yapılmış, kendisine hediye edilmiş. Savaşta başarılı olduğu için Bulgar bir askere hediye etmiş zamanında. Saat Bulgaristan’dan gelme. Değerini bilemiyorum. Onu da nasıl bulduk? Buraya çok yerleşen Bulgar asıllı vatandaşlar var. Bazen saatlerini tamire getiriyorlar. Ufak tefek yardıma ihtiyaçları olduğunda, bizimle ilgili konularda, yardımcı oluyoruz kendilerine. Bir antika işleriyle uğraşan, tüccar diyelim, antikacı bir arkadaşımız bu saatten bahsetti bana. ‘Bir arkadaşında olduğunu, paraya ihtiyaçları olduğunu, internete koyup satmayı düşündüklerini’ söyledi. Dedim, bir fotoğrafını göstersinler çekip. Bir saat sonra bana fotoğrafını gönderdiler. Baktım çok güzel bir şey ve arkadaşa inanırım çünkü bana kazık atacak şahsiyette bir insan değil. Bana ihtiyacı olan biri. ‘Usta, bu saati alalım’ dedi, fiyatı da fena değil. Ben de,’ ne istiyorlarsa git al saati getir bana kaç paraysa parasını vereyim.’ Öyle aldık saati yani. Bulgaristan’a gitti, ailesinden saati satın aldı buraya getirdi. Ben onun servisini yaptım zaten, saniye dahi kaçırmıyor. Bizim asıl köken Selanikli, dedelerimiz Selanik’ten gelme. Atatürkle aynı köydenlermiş. Anne tarafımız Bulgaristan’ın Kırcali ilçesinden. Biz, Civan Ali’nin torunlarıyız” dedi.
Adres: The Silver Jewellery Shop
187B Library Arcade, High Street, Wood Green.
N22 6DZ. Tel: 020 8889 6980