İADD Geleneksel 10 Kasım “Atatürk’ü Anma ve Anlama Toplantısını” geniş bir katılım ile Shoreditch’deki Merkezi’nde gerçekleştirdi.
Gece, “Şu Çılgın Türkler”in yazarı Turgut Özakman’nın eserinden uyarlanmış “Dersimiz Atatürk” adlı filmin izlenmesi ile başladı. Atatürk’ün insan, vatan, sanat, çocuk, doğa sevgisini ve ruhsal zenginliğini en güzel aktaran anekdotlar ile bezenmiş yapım izleyicilere Ata’sını adeta gözleri önünde canlandırdı ve duygusal anlar yaşattı.
Toplantında çok sayıda üye ve kardeş dernek temsilcilerinin yanı sıra ilkokul öğrenci ve velilerinin, üniversite gençlerinin ve Brighton ve Birmingham’dan gelen Atatürkçülerin de katılımı dikkat çekti. Filmin izlenmesini Saygı duruşu, İstiklal Marşı, İADD Başkanı Jale Özer’in açış konuşması ve arkasından İADD Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Belma Ötüş Baskett ve İADD Bilim Kurulu Üyesi Dr. Enis Üser’in konuşmaları takip etti.
İADD Başkanı Jale Özer konuşmasında : “Dünya tarihinde ölümünden 79 yıl sonra dahi askeri, siyaset ve devlet adamlığında 20.yüzyılın dehası olarak kabul edilen, hakkında internet kayıtlarına göre 100.000’nin üzerinde makale, 50.000 üzerinde kitap yazılmış, 22 ülkede de heykelleri yapılmış, her ölüm günü 10 Kasım’da saat 09:05 evde, okulda, sokakta, işyerlerinde yurt içinde ve yurt dışında saygı duruşuyla anılan başka bir dünya önderi yoktur.
Ancak özellikle heykellerine saldırıların adeta teşvik edildiği, ailesine şahsına olmadık iftira ve hakaretlerin çoğaldığı bu son 15 yılda karşı devrimciler görmüşlerdir ki bu çirkin saldırılar Atatürk sevgisini azaltacağına daha da arttırmış, onu sileceklerine daha da yüceltmiştir. Çünkü Atatürk bir aydınlanmadır, çağdaşlıktır, modernliktir, kadın haklarıdır, insanlıktır, anti emperyalist mücadeledir.
Şunu hepimiz unutmamalıyız ki içinde bulunduğumuz adeta zincirlerden boşanırcasına hızla ilerleyen karşı devrime karşı pusulamız yine Atatürk’ümüzün bize gösterdiği aydınlanmacı, tam bağımsız ve antiemperyalist yol haritası doğrultusunda güçlerimizi birleştirmektir. Ancak bu şekilde içinde bulunduğumuz karanlıktan aydınlığa çıkarız.
Bizler yurt dışında yaşayan Atatürkçüler her platformda Atatürk’ün kurduğu çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyetini, yurtta barış dünyada barış ilkesinin sadece Türkiye’ye değil dünya barışı için de gerekli olduğunu anlatmayı görev bilmeliyiz. Önümüzdeki kritik süreçte tüm yurtseverleri Atatürk ilke ve düşüncelerinin gösterdiği yol çerçevesinde birleşmeye ve örgütlenmeye çağrı yapıyoruz. Gün birleşme ve birlikte anavatanımıza sahip çıkma günüdür” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Prof.Dr. Belma Ötüş Baskett filimde fotoğrafları verilen Atatürk’ün askerlik yaşamının ilk basamağı olan Manastır İdadisi’ni ziyareti ile ilgili gözlemlerini aktardı ve şu an Makedonya Müzesi olarak düzenlenmiş binanın dörtte birinin Atatürk Müzesi olarak çok bakımlı bir şekilde muhafaza edildiğini belirtti. Prof.Dr. Belma Ötüş Baskett daha sonra MÖ 14’üncü YY’dan itibaren güçlü Mısır Firavunu Akhenaton’un tek tanrı devrine geçiş dönemlerini anlattı ve 100 yıl sonra karşıtları tarafından unutturulmak istenen tek tanrı kavramının günümüze kadar yerleşmiş olduğunu görülüyor. Bu, aynı şekilde Atatürk’ün din ve devlet işlerinin ayrılması anlamına gelen Laiklik devriminin de 100 yıl içinde unutturulamayacağı umudunu yeşertiyor. Bunun bilimsel dayanağı da Sigmund Freud’un kolektif bellek üzerine yazdıklarıdır” diyerek konuşmasını detaylandırdı.
Dr. Enis Üser daha önce sunduğu konferans konusu olan “Atatürk’ün İnsanlık Tarihindeki Yeri” adlı konuşmasında Atatürk’ün 18.YY Aydınlanma Çağı’nın temel düşüncelerini ve bunların politik aksiyona dönüştüğü 19. YY tecrübesini 20.YY’da başarı ile hayata geçiren kişi olduğuna dair ifadelerine kısa bir atıfta bulunduktan sonra Atatürk’ün düşünce dünyasının temelini oluşturan kavramların analizine, kökenine dair açıklamalar yaptı. Dr. Üser bu çerçevede Atatürk’ün din hakkındaki önermelerini ve Altı Ok fikrinin arkasında yatan tarihsel, sosyolojik ve politik boyutların neler olduğunu dinleyici ile paylaştı.
Dr. Üser konuşmasını bir uyarı ile sonuçlandırdı. 16 Nisan Referandumu’nda ve daha sonra 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında halkımız tarafından tüm yurt çapında olağanüstü sorumluluk ve çoşkuyla yaşatılan Atatürk’ün anısını, bunun yarattığı şaşkınlık ve korkuyla, şimdi Atatürk’e karşı kin ve nefretle yetiştirilmiş ve rejimi değiştirmeyi, ülkeyi orta çağa geri götürmeyi adım adım planlayan bir zihniyet tarafından sahiplenme gösterileri başlamıştır” dedi.
Yapılan konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla bu zihniyet şimdi Atatürk’e karşı çıkarak değil, onu sahipleniyor görünerek amacına ulaşmaya çalışacak ve halkımızı Atatürk ile aldatmak isteyecektir iddiasında bulundu.
Toplantı daha sonra Atatürk’ün en çok sevdiği yemek olan kuru fasulye, pilav ikramıyla son buldu.