Londra’da düzenlenen panelde, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılmasını (Brexit) oyladığı kritik referendum ardından ‘Brexit’in etkilerini tartışıldı.
İngiltere’nin İzlanda eski Büyükelçisi Kıbrıslı Türk Kökenli Alper (Alp) Mehmet, Ozoran Turkan Avukatlık Bürosu sahibi Av. Dudu Mehmet Ozoran, Hackney Belediye Meclis Üyesi Mete Çoban ve Sosyolog- Yazar Semra Eren Nijhar’ın konuşmacı olarak yer aldığı paneli, Eğitim Danışmanı Ertanç Hidayetin yönetti. Kıbrıs Türk Toplum Merkezi’nde (TCAA) gerçekleştirilen ve iki saat süren tartışma; referandum kampanyası sırasında görülen zenofobi (yabancı korkusu), referandumun ardından artan ırkçılık ve Ankara Anlaşması gibi birçok konu masaya getirildi. Dört farklı konuşmacının bir araya geldiği etkinliğin yöneticisi Ertanç Hidayetin, 23 Haziran’da yapılan AB referandumunda sandıktan çıkan Brexit sonucunun bir “deprem” etkisi yarattığını ifade ederek paneli açtı.
Semra Eren-Nijhar, Brexit kampanyası sırasında, oy kullananların ‘yanlış bilgilendirildiklerini’ söyledi. Alp Mehmet ise buna karşı çıkarak 17.4 milyon kişiyi Brexit yönünde oy kullandıkları için ‘aptal’ olarak nitelendirmenin “büyüklük taslamak” olduğunu ileri sürdü. Mehmet, “Birleşik Krallık’taki göçmenlik skalasını tartışmanın zenofobi olmadığını” da sözlerine ekledi.
Mete Çoban, Seçim Komisyonu tarafından AB Referandumu’na ilişkin hazırlanan ve referandumdaki “dikkat çekici eksiklikleri’’ ve insanların yanlış bilgilendirildiklerini gösteren yeni bir rapor sundu. Ayrıca, önde gelen ‘Ayrılma kampanyacıları’nın oylamadan sonra iddialarını ‘geri çektiklerini’ de dile getirdi.
Tecrübeli Av. Dudu Ozoran, vizeler hakkında yasada hiçbir değişiklik olmadığını ancak referandumdan bu yana vize başvurularının değerlendirilmesinde bariz değişiklikler olduğunu söyledi. “İçişleri Bakanlığı artık daha fazla belge sunulmasını istiyor ve davaları daha detaylı inceliyor” ifadelerini kullanan Ozoran, Brexit’in sonucu olarak, gelecekteki Ankara Anlaşması başvurularında fleksibilitenin azalacağına inanıyor. Eski göçmenlik yetkilisi Alp Mehmet, Viyana Anlaşması’nın halihazırda Birleşik Krallık’ta olan yabancı uyrukluları koruduğunu söyledi. Semra Eren-Nijhar, Birleşik Krallık’ın aşırı sağcılarının ırkçı ajandalarını gündeme getirmek için göçmenliği nasıl öne çıkardıklarından bahsetti.
UKIP Lideri Nigel Farage ve British National Party’nin, göçmen çocuklarının eğitimiyle ilgili giderleri “2009 yılında neredeyse 5 milyar sterlini, günlük 13 milyon sterlininden fazla” gibi Migration Watch tarafından kaydedilen bilgileri gündeme getirdiler, ancak göçmenlerin ne kadar vergi verdiklerine hiç değinmediler.
Eren-Nijhar, bu tarz tartışmaların Birleşik Krallık’ta “ırkçılığı normalleştirme” olarak sonuçlandığını söyledi. Eren-Nijhar, hem sözel hem de fiziksel ırkçı saldırılardaki artışın, referandumun ardından Türklerin de içinde olduğu azınlık gruplarda bir “korku iklimi” yarattığını da sözlerine ekledi. Ertanç Hidayetin, daha geçtiğimiz hafta Harlow’da bir Polonyalının sadece kendi dilinde konuştuğu için öldürüldüğünü tartışmaya taşıdı. Mete Çoban, referandumda oy veren gençlerin yüzdesinin net olmadığını ancak gençlerin geleceğine Birleşik Krallık’ın yaşlı nüfusu tarafından karar verildiğini söyledi.
Gençlerin büyük kısmı, Erasmus Plus (Eğitim, Öğretim, Gençlik ve Spor konularında tanıtılan Avrupa Birliği programı) gibi genç Türkler arasında da çok popüler olan öğrenci değişim programlarından faydalanamayacaklarından korkuyorlar. Çoban, hükümete; gençlerin geleceğini etkileyecek kararlarda söz sahibi olduklarından emin olmaları çağrısında bulundu.