Psikolog Yasemin Hatipoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “Göçmenlik Problemleri” başlıklı seminer, 5 Aralık Perşembe günü Gik-Der’de gerçekleştirildi.
Göçmen İşçiler Kültür Derneği’nde (Gik-Der) Sosyalist Kadın Birliği’nin (SKP) iki haftada bir Perşembe günleri düzenlediği söyleşi etkinliklerinin bu haftadaki konuğu Psikolog Yasemin Hatipoğlu’ydu. Hatipoğlu, sohbet havasında geçen konuşmasında göçmenlerin karşılaştıkları uyum sorunlarını ve göçmen ailelerinin çocuklarıyla kurdukları ilişkileri değerlendirdi.
ÖFKE PATLAMASI VE HASTALIK ŞİKÂYETİ
Yasemin Hatipoğlu, sunumunun başında kendisinin de göçmen olduğunu, bir yıl on bir aydır İngiltere’de bulunduğunu ifade etti. Boyutları değişse de ister gönüllü olsun ister zorunlu olsun göçün zor bir süreç olduğuna değinen Psikolog Hatipoğlu, bu dönemde kişilerin aşırı alınganlık gösterebileceğini belirtti. Türkiyeli göçmenler üzerinde yapılan çalışmalarda erkeklerin uyum süreçlerinde öfke patlamaları yaşaması, kadınların ise hastalık şikâyetiyle doktora gitmesi yaygın görülen bir davranış biçimiymiş.
“BAĞLANMA KORKUSU”
Seminerde değinilen diğer konu başlıkları ise şöyle özetlenebilir: göçmenliğin ilk yıllarında kişiler çeşitli psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalabilirler. Bunlar; sıkıntı, moralsizlik, baş ağrısı, sürekli yorgun olma, kolay ağlama, bunaltı, öfke patlamaları şeklinde özetlenebilir.
Göç eden bireyler içine girdiği yeni yaşam koşullarına alışma aşamasında dil yeterliliğinin olmaması, mesleğinin işe yaramaması, daha kötü koşullarda yaşama ve çalışma nedeniyle çeşitli risklere maruz kalabilirler.
Uyumu zorlaştıran bir başka unsur ise, kişilerin “bağlanma korkusu” yaşamaları… Bu korkunun nedeni, daha önce bağlanılan yerden kopmuş olmaktan dolayı kişinin bunu bir daha yaşarım duygusuyla endişe duyması ve bulunduğu yere adapte olmayı reddetmesi. Bu yüzden çoğu göçmen rüyasında ilk aidiyet ilişkisi kurduğu mekânları görür, sanki göç etmemiş gibidir.
SARKAÇ PSİKOLOJİSİ
Psikolog Yasemin Hatipoğlu, soru cevap kısmında annelerin çocuklarıyla kurdukları ilişkilere ilişkin soruları yanıtladı. Çocuklara sürekli “sana güveniyorum ama etrafa güvenmiyorum” demenin doğru olmadığını belirten Hatipoğlu, bu ifadelerin çocuklar üzerinde anlaşılamama duygusu ve baskı oluşturabileceğini ifade etti.
Bir başka husus ise ebeveynlerin sürekli çocukların yanında dramatik göç hikâyelerini anlatmalarından kaynaklanan sorunlar… Göçmenliğin ilk yıllarında yaşanan sorunların bunu hatırlamayan çocukların yanında dile getirilmesi bir süre sonra çocukların bu zorlukları içselleştirmesine yol açıyor. Hatipoğlu, “sarkaç psikolojisi” olarak adlandırdığı bu durumun çocuklara göçmenlik psikolojisinin farkında olmadan aşılanmasına neden olduğunu söyledi.