Yurtdışında yaşayıp Anadolu müziğini icra eden sanatçılar genelde hem o ülkenin vatandaşları hem de Türkiye’den kimseler tarafından büyük ilgi ile karşılanıyorlar. Bu isimlerden bir tanesi de Olcay Bayır oldu. İngiltere’de yaşayan ve 2015 yılında ilk albümü ‘Neva/Harmony’yi yayımlayan Türkiye doğumlu Kürt kökenli müzisyen Olcay Bayır, ‘Rüya/Dream’ albümüyle Türkiye’de de dinleyicisine merhaba dedi.
Yurtdışında yaşayıp Anadolu müziğini icra eden sanatçılar genelde hem o ülkenin vatandaşları hem de Türkiye’den kimseler tarafından büyük ilgi ile karşılanıyorlar. Bu isimlerden bir tanesi de Olcay Bayır oldu. İngiltere’de yaşayan ve 2015 yılında ilk albümü ‘Neva/ Harmony’yi yayımlayan Türkiye doğumlu Kürt kökenli müzisyen Olcay Bayır, ‘Rüya/Dream’ albümüyle Türkiye’de de dinleyicisine merhaba dedi. Arc Music etiketiyle yayımlanan albümde Bayır, yine Doğu ve Batı tarzını bir araya getirerek eserleri seslendirmeye devam ediyordu.
Bayır, geçmiş dönemlerde kimlik üzerine verdiği bir röportajında “Bence kimlik kavramını, din veya millet olgusundan daha çok, kültür oluşturuyor” ifadesinde bulunmuştu ve etnik müzik icrasının ardındaki motivasyonunu ve isteğini paylaşmıştı. “Coğrafya kader midir bilmiyorum ama asıl kültür bir kader midir? Kimliğimizi oluşturan içinde yaşadığımız kültür ve o bölgeyi tanımlayan, belirleyen dinamiklerdir” ifadesinde bulunan Bayır ayrıca: “Elbette dinin ve dilin kimliklerimizin oluşumundaki etkisini yadsımıyorum ancak onların tek başına kimlik tanımında yeterli olmadığını düşünüyorum ancak aynı bölgede yaşayan o kültürün ortak parçası olan insanların benzerlikleri ayrıştıramayacağımız ortak değerleri oluşturuyor; ki ben de daha çok buna inanıyorum. O yüzden kendime Anadoluluyum diyorum.” dedi.
‘İngiltere’de Anadolulu bir müzik yapmak bir avantaj mı dezavantaj mı?’ sorusu üzerine de cevap veren Bayır “Yurt dışında etnik müzik yapmak hem çok avantajlı hem de değil” diye yanıt verirken, ardından açıklamasına devam etti: “Bir şey zaten tek bir şey olamaz ancak ben faydalarının ağır bastığı bir ruh halinde etnik müzik yapmaya devam ediyorum. Elbette müziğimiz aracılığı ile iletişimimizi arttırmak için Avrupalı dinleyicinin müzik algısını da hesaba katmak durumunda kalıyoruz. Ancak çok dezavantaj oluşturmuyor, yeni tınılar Avrupa dinleyicisi tarafından çok memnuniyetle karşılanır. Kulakları acık, önyargısız, farklı ritimlere, tınılarla, hikâyelerle çok ilgilenir Avrupa dinleyicisi. Sever sevmez ancak müziğini yapma şansı her zaman vardır. Bu avantajlar çok kolaylık sağlıyor.” dedi. Bayır, müziğin Avrupalı dinleyiciye sunumu noktasını etnik kökenli müzik yapan her müzisyenin üzerinde düşünmesi gereken bir durum olarak vurguluyor.
16 yaşından itibaren Londra’da yaşayan Bayır müziğinden bahsederken ‘evrensel müzik’ ifadesi ortaya çıkıyor. Bu konuda da bir açıklama yapan Bayır, bunun hesaplanmış bir şey olmadığını ve 20 yıldır yurtdışında olmasına ve müzik eğitimini de İngiltere’de almasına bağlıyor. Öte yandan da dünyanın birçok bölgesinden müzisyenlerle çalışıyor. Tüm bu etmenler de Bayır’ın müziğini yerelden alıp uluslararası bir havaya sokmuş olmalı. Bayır kendi hikayesini de anlatırken, “Ailenizden aldıklarınız çevresel etmenlerle şekilleniyor. Böylelikle size ait bir kimlik oluşuyor. Sanatınızı da artık bu bakış açısıyla yapıyorsunuz” diyor.
Birçok müzik türünün iç içe geçtiği bu dönemde, etnik müzik de müzisyenler için epeyce ilham verici denilebilir. “Bu bir köklere dönüş mü?” diye sorulunca, Bayır, “Aslında etnik olmayan hiçbir müzik yok. Önce de yoktu, simdi de yok. Caz, blues, klasik müzik hepsi aslında etnik müzikler. Ancak popülerlik konusunda katılıyorum söylediğinize. Etnik motifleri ve etkilerini, enstrüman çalımlarını çok daha fazla görür olduk diğer müzik formları içinde. Tabii müzisyenler de birbirinden ilham alıyor, etkileniyor. Şu an evet ilgi görüyorum ve çok tercih edilen bir yaklaşım. Ancak köklere dönüş müdür çok emin değilim” şeklinde yanıtlıyor.
Bayır hakkında dünya çapında birçok eleştiri yazısı kaleme alınmış. Guardian, Evening Standart, Songline Magazin ve daha fazlası. Övgülerle bahsediliyor müziğinden. Guardian, “Britanya dünya müziği sahnesinin en iyi vokallerinden biri” olarak tanımladı Bayır’ı. Nitekim, Türkiye’de yeterli ilgi görüp görmediği konusunda da Bayır belli ifadelerde bulundu: “Hak etmek demeyelim de; çünkü Türkiye’den de çok çok güzel tepkiler alıyorum. Beni takip eden, dinleyen dinleyicilerim var. Ancak hala büyük bir müzik dinleyici kesimine ulaşabilmiş değiliz. Türkiye çok büyük ve önemli bir platform. Özel bir tanıtım çalışması yapıp, en kısa zamanda konserlere başlayıp, Türkiye’de dinleyici ile buluşmayı umuyorum.” diyor.
“Düzenlemelerde özellikle tercih ettiğiniz bir tarz var mı?” diye sorulunca, caz anlayışıyla ve armonisiyle aranje edildiğini ifade ediyor Bayır: “Orkestrasyonu büyük şarkılar var albümdeki, yaylıların kullanıldığı, piyanonun öne çıktığı eserler var. Benim kendi bestelerimde ve yorumladığım geleneksel eserlerde ortak nokta mutlaka benim duygusal bakışımın olmasıdır. Ve sanırım müziğimde ve aranjelerimizde bu duygusal yoğunluk, müzikal üslubumda önemli yer alıyor.”
Rüya ve Neva albümlerinin birbirinden farklı olduğuna da vurgu yapan Bayır bu konuda da iki albümün farklılıklarına dikkat çekiyor: “Her albümün bir yolculuğu var. Neva Avrupa’da kendimi ilk ifademdi. Geleneksel bir anlayışla, aranjelerle yapılmış bir albüm. Daha yerel tavırların olduğu bir albüm. Çok çok güzel tepkiler aldığım bir albüm oldu. Ancak Rüya kendimi çok daha fazla müzikal ifade edebildiğime inandığım bir çalışma. Dinleyiciye sözlerim, müziğim ve direkt olarak bağ kurduğum bir albüm. Kendim olduğum bir albüm.”