Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin (AKPM), Türkiye’yi siyasi denetime alma kararı, Türkiye’yi, ülkenin birliğe katılma müzakerelerinin başlatılması yönündeki kararı Türkiye’yi üyelik sürecinde 17 Aralık 2004 öncesine geriletti.
Peki, Türkiye’nin üyelik müzakereleri görüşmelerinin ardından tekrar denetim sürecine alınan ilk ülke olması “Avrupa’nın Türkiye düşmanlığının” ürünü mü yoksa kararın haklı gerekçeleri var mı? Bu Bu çerçevede, AKPM kararı Türkiye gündeminin merkezinde yer almalı mı yoksa ülke yönünü Rusya ve Çin’e mi çevirmeli mi? TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Prof. Dr. Birgül Demirtaş, AKPM’nin Türkiye kararı, Ankara’nın özellikle 15 Temmuz darbe girişimi Avrupa’yla farklı düzeylerde yaşadığı anlaşmazlıkların bir yansımasını olduğunu ifade etti.
Türkiye-AB ilişkilerinin hem ekonomik hem yerel yönetimsel hem de Avrupa’daki Türk diasporasının varlığı sebebiyle önemli olduğunu ifade eden Demirtaş “Avrupa ülkeleri ve kurumları ile Türkiye, son dönemde güvenliğin tanımı, aktörleri ve güvenlik sorunlarının nasıl çözüleceği ile insan hakları normları konusunda farklı politikalar benimsedi” diye konuştu.
Krizin çözüme ulaşmasının olası olduğuna değinen Demirtaş “Tarihsel sürece bakıldığında Türkiye’nin zaman zaman Avrupa’daki kuruluşlarla sorunlar yaşadığı görülmektedir. Ancak her kriz dönemini yakınlaşma dönemi takip etmiştir. Bu açıdan, günümüzde konjonktürel olarak yaşanan bu sorunların, orta vadede düzelmesi oldukça muhtemeldir” dedi.
Gazeteci-Yazar Mehmet Ali Güller’e göre AKPM kararı Türkiye’nin gündemini meşgul etmemeli ve ülke yüzünü Avrasya’ya çevirmeli. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecini kategorik olarak reddettiğini ifade eden ve AKPM kararını “tam bağımsızlığa aykırı” şeklinde değerlendiren Güller, AKPM’nin kararına karşı çıkmasının haklılığını göz ardı etmek anlamına gelmemesi gerektiğini söyledi.
Güller “Türkiye’nin adım adım bir hukuk devleti olmaktan çıktı. Parlamentonun iradesinin Saray’a geçti, çıktı. Saray ise hukuka uymadığı, beğenmediği kararları nedeniyle mahkemeleri tanımıyor. Ne Cumhurbaşkanı anayasa ya uyuyor ne de Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni (TBMM) denetleyebiliyor. Ama bütün bunlar AKPM’nin değil Türkiye’nin denetlemesi gereken hususlar” dedi.