1924’teki keşif gezisinden elde edilen meteorolojik veriler, dağda görünmez bir ölüm tuzağı yaratacak ani bir basınç düşüşünü gösteriyor.. Yazar, Mallory’nin, Everest zirvesine ulaşmış olma ihtimalinin düşük olduğunu söylüyor
George Mallory ve Sandy Irvine’in 1924 yılında Everest Dağı’nın zirvesine ulaşıp ulaşmadıkları dağcılığın en kalıcı sorularından biridir.
Her ikisi de en son 8 Haziran günü öğle saatlerinde dağın kuzeydoğu sırtında, zirvenin 150 ila 250 metre aşağısında, bulutlar onları görüş alanından çıkarmadan önce canlı olarak görülmüşlerdi.
Dağcılar, Mallory’nin dünyanın en yüksek dağında ölümünün yüzüncü yıldönümünü anmaya hazırlanırken, keşif arkadaşlarından birinin akrabası Kraliyet Coğrafya Derneği’nde (RGS) dinleyiciye, Mallory’nin zirveye ulaşmadan önce ölmüş olması gerektiğini söyleyecek.
Yayıncı ve yazar 66 yaşındaki Graham Hoyland, 1924 keşif gezisinin meteoroloji uzmanı olan kuzeni Howard Somervell tarafından derlenen kayıtları inceledi.
Resmi rapor için çok geç teslim edilen Somervell’in notlarında, Mallory ve Irvine’in öldüğü düşünülen 8 Haziran ile 9 Haziran arasında atmosfer basıncında ani bir düşüş kaydedildiğini tespit etti. Notlar 1926 yılında, resmi rapordan sonra yayınlanmış olmasına rağmen, büyük ölçüde göz ardı edildi.
The Times’ta yer verilen haberde kaydedilen bilgiye göre, düşük hava basıncı, atmosferde daha az oksijen molekülü ve dağcıların hipoksiye yakalanma ihtimalinin artması anlamına geliyor ki bu da kafa karışıklığına ve ölüme yol açabiliyor.
Bu yılın sonlarına doğru yayınlanacak olan First on Everest adlı kitabında yazan Hoyland, tabloda kaydedilen basınç düşüşünün aniliği karşısında çok şaşırdığını ve bunları RGS arşivindeki 1924 Everest seferi Kamp III günlüğünde kontrol ettiğini hatırlıyor. Hoyland, “Kâğıt ambalajından dikkatlice çıkarırken tereddüt ettim. Orada, 86 yıl sonra ve Londra’nın ortasında, güçlü bir duman kokusu aldım. Yak gübresi dumanı” dedi.
El yazısıyla yazılmış günlükte ana kampta alınan ve zirvedeki basıncın hesaplanabildiği hava basıncı ölçümleri yer alıyordu.
“1924’te zirve barometrik basıncı 6 Haziran’da Mallory ve Irvine Kamp IV’ten yola çıktıklarında, 341 milibardan 9 Haziran’da 331 milibara düşmüştür; bu yaklaşık 10 milibarlık bir düşüştür ve etkin irtifada kabaca 600 ft’lik (180 m) bir artışa eşdeğerdir.”
Mallory ve Irvine’in zirve denemeleri sırasında “alışılmadık derecede iyi koşullara” sahip oldukları yönündeki bazı iddiaların aksine, ölçümler görünmez bir ölüm tuzağına tırmandıklarını gösterdi; “Düşük basınç nedeniyle tırmanmaları gereken daha yüksek bir dağ vardı.”
Mallory ve Irvine’in yaptığı gibi oksijen tüpü kullanan dağcılar bile tüp gaz ve ortam havasının karışımını soludukları için bu durumdan etkileniyor.
Hoyland, Mallory’nin, diğer faktörlerin de üzerine gelmeseydi, basınçtaki düşüşle başa çıkabileceğini söyledi; “Kitabım üzerinde düşünürken kişisel olarak araştırdığım her şeyi bir araya getirdim ve Mallory’nin aleyhine ne kadar çok şey olduğunu fark ettim. Irvine’in deneyimsizliği, yeni rota, ağır oksijen, yetersiz giysi ve son olarak da öldürücü fırtına. Bunlardan herhangi birinin üstesinden gelebilirdi ama hepsinin birden gelemezdi.”
Ani bir düşüşün dramatik etkisi 1996’da bir fırtınanın sekiz dağcının hayatına mal olmasıyla ortaya çıkmıştı; zirve yakınlarında tek bir olay sırasında ölen en yüksek sayı. Bu felaket Jon Krakauer’in, ‘Into Thin Air’ adlı kitabına konu olmuştu.
Hoyland, bu dağcıların da hava basıncının aniden 331 milibara düşmesi sonucuna yakalandığını yazıyor; “Zirve barometrik basıncında sadece 4 milibarlık bir düşüş hipoksiyi tetiklemek için yeterlidir. Açıkçası her iki fırtına da dağcıları hipoksik bir duruma sokmaya yetecek zirve barometrik basınçları ve basınç düşüşleriyle ilişkiliydi. Basınç düşüşü 1924 fırtınası için daha büyüktü ve daha hızlı gerçekleşti, bu da 1996 fırtınasından daha kötü olabileceğini düşündürüyor.”
Mallory ve Irvine’in akıbeti hakkında ipuçları aramak için Everest’i dokuz kez ziyaret eden Hoyland, barometrik değerlerin uzun süredir zirveye ulaştıklarına dair inancını değiştirdiğini söyledi.
The Times’a verdiği demeçte, “Daha önce ölüm ve zafere inanıyordum ama fikrimi değiştirmek zorunda kaldım. Gerçekler değiştiğinde, eğer kendinize karşı dürüstseniz, fikrinizi değiştirmek zorunda kalırsınız” dedi.
Mallory’nin cesedi 1999 yılında zirveden 690 metre uzakta bulundu. Zirveye ulaştığına dair kesin bir kanıt yoktu. Irvine’in cesedinin yeri hâlâ bilinmiyor.
Edmund Hillary ve Tenzing Norgay 29 Mayıs 1953’te zirveye ulaştıklarında Mallory ve Irvine’in gelişine dair kanıt aramışlar ancak bulamamışlardı.
Hoyland bulgularını, 8 Haziran’da, RGS’de Himalayan Trust UK tarafından düzenlenen Edmund Hillary Anma Etkinliğinde tartışacak.