Prestijli bir BBC presenter söyle diyor: “Belki bu salgın döneminden sonra hiç birşey aynı olmayacak. Yaşam biçimimiz ve ilişkilerimiz aynı kalmayacak.”
Diğer taraftan İtalyan bir meslektaşım ki biliyorsunuz karantina Ülkelerinden biridir İtalya şu anda şöyle diyor yazısında: ‘Belli ki evrene ve onun kurallarına borcumuz çok ve bize bunu bir virüs bedelini ödeterek hatırlatıyor.’ Usta bir yazar ve akademisyen dostum bana trajediyi anlatırken şunları öğretmişti: Bir insanın acı çekerek ölmesi, evinin yanması, malının çalınması yada öldürülmesi ile trajediyi anlatmayız. Trajedi Shakespare in oyunlarında da geçen örneklerde de olduğu gibi kendin için ve diğeri için karar vermek mecburiyetinde olduğunda ortaya çıkacak insanı ve vicdani
ikilemin ortasındaki durumun ta kendisidir. Çünkü bizler bugün shakespare’den hala örnekler vererek bu günümüzü anlamaya çalışıyorsak dünya edebiyat ve sanatına derin izler bırakmış bu eserler bugün ki gibi ağır bedellerin ödendiği ve herkesi etkileyecek kararların alındığı zamanlarda tekrar düşündürür hepimizi. Korunmak elzemdir!!! Önlem almamak ahmaklık olur!!! Ancak sanki hiç doymayacakmışız gibi alışverişlerin yapılması diğer uçta bir reflekstir. Bu bile kendi içinde salgın gelmeden çok öncesinden evlerimize hapsolduğumuzu ve korkularımızın derin farkındalığı nedeniyle istiflediğimizi gösteriyor. Peki komşumuz aç kaldığında verecek miyiz birazını? Yoksa hayır bu ancak bana yeter ve ileriyi de düşünmek zorundayım mı diyeceğiz? İşte trajedi budur… Diğer taraftan bir kabul günü gibi otuz telefon görüşmesi yapıyorum bir gün. Herkes arıyor. Herkes soruyor. İlgiden yoruluyorum.
Hafifte şımarmış olarak birbirimize bağlarımızı, ilgi ve şefkatımızı hatırlatan telefon görüşmeleri umut yeşertiyor gelecek için. Tabii sonra oturup düşünüyorum da konuşmaların bir çoğu yine endişe ve korku paylaşımları ağırlığında. Yine de korkunun paylaşımı bir bağ olduğu için içeriğinden bağımsız içimizi ısıtıyor. Kalbini kırdıklarımızı, küstüklerimizi, uzun zamandır haber alamadıklarımızı, merak ettiklerimizi hatırlıyoruz. Ben hiç çekinmeden, ne derler acaba demeden arıyorum. İyiler mi? Bir itiyaçları varmı soruyorum. İnanın insana çok iyi geliyor bu. Çünkü böyle zamanlarda niye küstüğünüzü dahi hatırlamazsınız. Global çerçevede sınırlar, ırklar, mezhepler, ten rengi, diller, coğrafi ve kültürel farklar üzerinden yapılan dışlayıcı ve ayırımcı politikaların yerine bir virüs o çok görmeyi hayal ettiğiniz Venüs şehrinin sokaklarını korku koridorları gibi görünen bir labirenti uzaktan güvenli evinizden size atılan bir videoyu izlerken içinizden şunlar geçer. Ohh be sıcak ve güvenli evimdeyim. Bi de orda olmak vardı dimi?! Sınıf ve ırk tanımayan bir düşmanla karşılaştık ve hepimiz bu virüs düşmanının karşısında aynı acizlikle mücadele ediyoruz. Bugünlerde Barış Manço nun şu parçasını sık sık mırıldanır oldum. Hadi beraber söyleyelim!…
Nane Limon Kabuğu Bir Tutam Zencefil Aman Ha Ha Ha Ha Ha Bin Derde Deva Geliyor Biraz Daha Sabret Güzelim Ha Ha Ha Ha Ha Ha Hapsu!!!
Sağlıkla ve güvenle kalın….