Avrupa Hukuk Toplulukları ve Barolar Konseyi Genel Sekreteri Jonathan Goldsmith bir açıklama yaparak, Türkiye’de avukatların yaşadığı baskıları kınadı.Lawgazzette.co.uk internet adresinde yer alan yazısında Goldsmith, avukatların tarihinin toplumun genel tarihi olduğunu belirterek, Suriye’de de avukatlara dönük baskıların ulaştığı boyutlara dikkat çekti.
Türkiye’de kendiliğinden politik bir ayaklanma olduğuna dair haberler geldiğine dikkat çeken Goldsmith, Türkiye gibi istikrarlı ve müreffeh bir ülkenin böylesi sorunlar yaşamasına şaşırdıklarını, ancak avukatlara dönük baskının mesele hakkında önemli ipuçları verdiğini söyledi. Goldsmith yazısında BM Özel Raportörü Gabriela Kanul’un hazırladığı rapora değinerek, 2010’dan bu yana Türkiye’de yaşanan Balyoz davasında avukatların yaşadığı zorlukları belirti. Yazısında davayla ilgili bilgi veren Goldsmith, Silivri gibi şehrin dışındaki bir mekanda bulunan mahkeme nedeniyle savunma hakkında yaşanan sınırlamalara dikkat çekildi.Goldsmith, İsanbul ve Taksim’de yaşanan eylemlerdeki polis şiddeti ve eylemin simgesi haline gelen kırmızılı kadının da Türkiye demokrasisi için olumlu işaret olmadığını söyledi.
İngiltere ve Galler Barosu haftalık resmi gazetesi “Law Gazette” nin 10 Haziran 2013 sayısında yayınlanan ve Avrupa Barolar Birliği Genel Sekreteri Jonathan Goldsmith tarafından kaleme alınan ve Türkiye’deki Hukuk Sistemini eleştiren yazıyla ilgili demeç veren Avukat Şadiye Arslan makalenin içeriğinin üzücü olduğunu söyledi.Türkiye’nin modern ve adil bir ülke olarak görülmesi için hukuk sisteminin güvene ihtiyacı olduğunu hatırlatan Arslan, “Geçen seneye kadar Türkiye’den gelen meslektaşlarımız Savcılar ve Hakimlerin mahkemelerde aynı seviyedeki veya daha yakın platformda oturduğunu ve aynı kantinleri ve asansörleri kullandığını fakat savunmanın ayrı tutulduğu ve başka platformda olduğunu ifade ediyorlardı.”
İngiltere’deki Türkiyeli toplumun yakından tanıdığı Levenes Avukatlık Firması ortağı Avukat Şadiye Arslan “İngiltere’de mahkeme odalarında savunma avukatı ve itham eden yargıç aynı fiziki platformdadır. Savunma Avukatı ve Savcı hakimin gözünde de jürinin gözünde de kanun önünde de manevi olarak da aynı platformdadır. Biri itham eder, biri savunur. Ceza hukukunda bir kişi hüküm giyene kadar ve bu ispatlanana kadar suçsuzdur ve suçsuz görülmelidir. Ceza kanununun en temel prensibi budur. Bu yüzden millete fiziki zarar vermeyen ve vermeyecek ve ülkeden kaçmayacak kişilerin mahkeme günü gelene kadar uzun süre içeri alınması da hukukta eleştiriye yol açar” dedi.
Sanık neyle suçlanırsa suçlansın avukatı baskı altında kalmadan işini yapabilmelidir. Bu ilkenin hukuk devletinin temel taşı olması gerektiğini herkesin bugünlerde kabul ettiğine inandığını ifade eden Arslan “ 2012 de hazırlanan Birleşmiş Milletler Özel Raporu’nda Türkiye’deki Avukatların ve Hakimlerin özgürlüğüne bakıldığında Türkiye’de avukatların hakimlerden ve savcılardan ayrı bir muamele gördüğünün gözlemlendiğinin kendisine aktarıldığını ifade eden Brezilyalı Hakim Gabriela Knaul’un söyledikleri endişe vericidir” dedi.Toplumdaki kişilerin hukuka olan güvenlerinin toplumda çıkacak krizleri sınırlayabileceğine inandığını söyleyen Arslan, Taksim olaylarında da tutuklananların gecikmesiz olarak hemen avukatlarını aramalarına izin verilmesi ve kişilerin fişlenmeden barışçıl demokratik ifade özgürlüklerini kullanması ve avukatların sürekli yargılanma veya cadı avı korkusundan uzak kalmasının önemli ve gerekli adımlar olduğunu söyledi.