“İki günü eşit olan ziyandadır”

Bu yazı 5 Eylül 2014 tarihinde yayınlanmıştır

Yukardaki söz Hz. Muhammet’in bir hadisidir. Bu köşeyi takip edenlerin dikkatini çekmiştir, zaman zaman büyük insanların, büyük düşünürlerin özlü sözlerini burada paylaşmaya çalışıyorum. Peygamberin “İki günü eşit olan ziyandadır” hadisi de bu hafta yazacağım konuyu sanırım çok iyi özetleyecektir.
İnsanlarımız Türkiye’den İngiltere’ye farklı sebeplerden ötürü, bir şekilde geldi; tüm göçmen toplumların yaşadıklarını benzerlerini yaşadı ve yaşamakta. Herkes aynı olmasa da birçoğumuz, ilk adımda dost ve akrabaların yanında geçici olarak kaldık, sonrasında oda tuttuk, geçici yerlerde kaldık, işe başlandık, eve yerleştik, iş kurduk ve süreç böylece devam edip gitti. Son yirmi yılda İngiltere de tekstil fabrikalarının kapanması bir çoğumuzu değişik sektörlerde yeni meslekler öğrenip kendi işinin patronu yaptı, iyide oldu. Mesleksiz ve eğitimsiz göçmen bir toplumun İngiltere de tutunabilmesinin daha kolay ve kısa yolu da yoktu kanımca.
Sonra çocuklarımız doğdu ve büyümeye başladı, başarılı olabilmek için uzun saatler çalışmamız gerekiyordu. Sabahları erken kalktık eve geç saatlerde döndük, günlerce çocuklarımızı hep uykuda gördük. Birinci kuşakların ödemeleri gereken bir bedeldi bu. Ödedik! Şimdi İngiltere’de yerleşik bir toplumuz. Oturumumuz, evimiz, işimiz, arabamız ve eşyalarımız var. Okulların açılmakta olduğu bu günlerde eğitim üzerine yazmak istiyorum. Bir kebapçının çocuğu kebapçı, market işletmecisinin çocuğu iki market sahibi olacaksa, toplum olarak “ziyanda“ değil miyiz?
Dünyanın en popular üniversitelerinin olduğu ve istisnasız tüm ülkelerden her yıl yüzbinlerce insanın eğitim için geldiği İngiltere’de, biz çocuklarımızı üniversitelere gönderemiyorsak büyük bir fırsatı tepiyoruz demektir. İngiltere’de yaşayan Türkiyeli Toplumu olarak para kazanma hedefli bir hayattan, eğitim öncelikli bir döneme geçme zamanı gelmedi mi? Çocuklarımızın okullarda tutunabilmeleri, başarılı olabilmeleri için çok önemli konu da ailelerin okulların yönetiminde (School Governing Bodies) yer almalarıdır. Her insanın zamanı ve eğitimi buna uygun olmayabilir. Fakat kendine eğitimliyim diyen, toplum için bir şeyler yapmak isteyen insanlar, sadece bu görevi yapsalar dahi çok yararlı bir iş yapmış olacaklar. İngiltere eğitiminde alt sıralarda bulunan öğrencilerimizin buna çok ihtiyacı var. Bir çok öğrenci çeşitli sebeplerden dolayı okullarından atılıyor.
Daha sonra sorunlu öğrencilerin okuduğu okullara gitmek zorunda bırakılıyor ya da eğitimi bırakıyor. Okul yönetimin de Türkçe ve İngilizce bilen insanlarımızın bulunmaları, yaşanabilecek ayrımcılıkları önleme ve sorunları çözme konusunda çok yararlı olacaktır. Uyum sorunu yaşayabilen göçmen toplumların çocukları en küçük kavgalarında, ‘asayişi sağlamak için’, kolay yolu tercih eden okul yöneticileri tarafından kısa yoldan ayıklanabiliyorlar. Öğretmenler ve okul yönetiminin yetkisinde olan bu durum, bir çok insanın eğitimini sonlandırıp haksız yere hayatlarını karartabiliyor.
School Governing Bodies, olarak adlandırılan okulların mütevelli heyetlerinde görev alacak insanlarımıza, ayrımcılığın önüne geçmek ve sorunları büyümeden yerinde önlemek gibi kilit bir rol düşüyor. Dışardan konuşup eleştirmek yerine, içerde komitelerde bir karar merkezinin içinde oturmak, toplum olarak çok ihtiyacımız olan bir görevdir. Bu görevi kendi çocuklarımız için akrabalarımızın, komşularımızın ve toplumumuzun çocukları için üstlenmeliyiz.
Bir çok aile utandıklarından çocuklarının okuldan atıldığını gizliyor. Okul sıralarında olması gereken gençler, cezaevlerinde, sokaklarda, kahvelerde ömürlerini tüketiyorlarsa, bu durumu ne kadar gizleyebilirsiniz, başınızı kuma gömebilirsiniz ki?