Müzakere masasındaki özlü konulara yansıtılmalıdır

Bu yazı 8 Mart 2016 tarihinde yayınlanmıştır

KKTC’nin ve Kıbrıs Türk Halkının stratejik güvenliği ve varlığına ilişkin parametrelerin her türlü mülâhaza ve tartışmaların üzerinde ve dışında tutulması gerekiyor

KKTC Cumhurbaşkanımızın AB Temsilcisine karşı sergilediği ilkeli duruşu müzakere masasındaki özlü konularda da sergilenmesi son derece önemlidir.

Uluslararası Hukuk altında tescil edilen Garanti ve İttifak Antlaşmalarının ve bu çerçevede Anavatan Türkiye’nin, Kıbrıs’taki kurucu ve asli statüsünün, Garantörlük Hakları ile 1974’den bu yana Kıbrıs’ta barışı tesis eden caydırıcı askeri varlığının devamının asla tartışma konusu yapılmaması gerekiyor. 1967’den bu yana devam eden görüşme süreçleri içinde ciddi çözüm önerilerinin tümünü Rumların reddedici gerçeğinin Rum E.Dışişleri Bakanı Rolandıs tarafından da itiraf edilmesine rağmen, hala daha Kıbrıs Türk Halkının Rum Halkına eşit siyasal kimliğinin, uluslar arası alanda engellenmesi bir insanlık suçu olduğu kadar Uluslararası hukukun açık bir ihlalidir. Görüşmelerdeki esas hedef bu haksızlığı ortadan kaldırma yanında stratejik güvenlik parametrelerimizin korunmasını sağlamak olmalıdır.

BM ve AB başta olmak üzere tüm uluslararası kuruluşlarda Kıbrıs Türk Halkına ait yetki alanlarının 1963 den beri hukuksuz gasp ve işgalini kendine kalkan yapmış Rum Yönetimi, Kıbrıs Türkünün güvenlik parametrelerini belirleme hak ve yetkisi asla sahip değildir. Başta İngiltere olmak üzere AB ülkeleri, özel statü ve birincil hukuk altında sınırları ve demografik yapılarını güvence altına alacak, siyasal kimliklerini erozyona uğratmayacak tedbirleri alırken ve bu güvenceleri birincil hukuk altında tescil ederken, tarih ve coğrafya sahnesinden silinme tehlikesini yarım asırdan beri yaşamış ve hala yaşama tehlikesi ile karşı karşıya olan Kıbrıs Türkü için korumasız, güvencesiz bir gelecek öngören her türlü tertip ve öneri REDDETMELİDİR.

Bu bağlamda, iki kesimli federal bir çözümde aşağıdaki temel kriterler özenle korunmalıdır.

1. İki Halkın eşit siyasal statü ve kimliği ve eşit ağırlıktaki kurucu Devlet vasıfları esas alınmalıdır. Rum kanadının bu kriteri çapraz oy önerisi ile ve dönüşümlü başkanlıktan uzaklaşarak etkisiz kılma gayretleri kabul edilmemelidir.

2. İki kesimli sarih demografik güvence ve sarih mülkiyet güvencesi esas olmalıdır. Her iki kesimde taraflarca % 90’nın altına düşen Sarih nüfus ve mülkiyet çoğunluğu güvenceden uzaktır..

3. Mülkiyet sorununda esas kriter toplu tazminat OLMALIDIR. Bireysel başvuru hakkına dayalı mülkiyet çözümü iki kesimli, iki devletli temel güvencemizi sıfırlamaya yöneliktir. Güven içinde yaşam hakkı her türlü temel özgürlüğün önündedir. Tarih İki Halkın iç içe yaşama deneyiminden önemli dersler çıkarmıştır. Gelecek, her an patlamaya hazır kırılgan etnik fay hatları üzerinde asla kurulmamalıdır!

4. Federal Çözüm yeni bir anayasal düzen ve siyasal yapı olarak AB ve BM de birincil hukuk altında yeniden tescil edilmelidir.

5. İki Halka ve iki kurucu devlete dayalı yeni siyasal yapıda tek bir Halkın veya tek bir Kurucu devletin tüm Kıbrıs’ı temsil etme hukuksuzluğuna yol açan tüm hukuki ve siyasal yollar ilelebet yasaklanmalıdır. İki kesimli, iki devletli federal yapının yeniden ihlal edilmesi halinde, iki ayrı devletin uluslararası alanda ve AB içinde eşit varlığının devamı birincil hukuk altında güvence altına almalıdır.

6. Kıbrıs Türk Halkı yanında Vakıflar İdaremizin zaman aşımı ile ihlal edilemez mülkiyet haklarını yok sayarak ve tek taraflı açıklamalarla çözümün birinci gününde, Maraş ve tüm ara bölgelerin iadesi gibi KKTC’nin varlığına, güvenliğine ekonomisine, para birimine kadar özlü tüm konularda Rum Liderliğinin adeta” fetva “yağdırma gayretleri abesle iştigaldir.