Neslihan Doğan

Yazılarımı takip edenler zaten biliyor. Aylardır ruhsal gelişim yolculuğum ve hayat amacımı araştırma konularından bahse­diyorum. Tabi ki fiziksel ve ruh­sal sağlığın birbirinden ayrıl­ması mümkün olamayacağı için beden sağlığına da yazılarımda yer veriyorum.

Başlıktan anlayacağınız gibi bugün farklı bir konu ile sizlerle buluşuyorum. “Hayata Dair” say­famda daha çok kişisel, ruhsal farkındalık ve fiziksel sağlık ko­nuları üzerinde durduğumu bi­liyorsunuz. Aslında moda ve seyahat tarzı yazılarım Forbes Türkiye dergisinde dönem dö­nem yayınlandı. Yani benim için...

Geçen haftalarda yayınla­nan yazımda ciddi maddeler ile birlikte kendi hayatımda uygu­ladığım bazı minik tüyoları da vermiştim. Her gün sekiz saat uyumak, bol su içmek, yüz yo­gası yapmak, ağırlık antrenmanlı spor yapmak, sağlıklı beslen­mek, hayvansal süt içmemek, bol sebze ve akşam...

Bu Perşembe 14 Şubat Sev­gililer Günü. Bu yazım kendime Sevgililer Günü hediyesi. Sev­giye bakış açım değişiyor gün geçtikçe. Her şey aşk ve beğeni ile başlayabilir ama ben bugün sevgiden bahsedeceğim.

Bu hafta sonu eski arkadaşla­rımla bir doğum günü partisinde buluştuk. Nasıl genç kaldığımı sordular. Önce maşallah dedim, sonra yazılarımı okumalarını tav­siye ettim.

Birçok yazımda mutluluğun formülünün kendini sevmekten geçtiğini yazıyorum. Tabi bu kendini sevmek ego patlaması şeklinde kendini sevmek değil. Başkalarının haklarına saygı du­yarak yapılan bir kendini sev­mek. Kendini sevmek kimseye zarar vermeyen, insanın kendi iç dünyasında oluşan ruhsal bir durum aslında.

Geçen haftalarda çevremde özellikle kadınlarda genel bir te­laş yaşandığını gördüm. İşin gerçe­ğini annemden öğrendim. Meğer, TV dizi filmlerine üç hafta ara veril­miş. Aklıma hemen yakın zamanda yazmış olduğum bir yazı geldi.

Hayatınızda değişikler varsa korkmayın. Bazen bu korkutucu gözüken değişiklikler ileride ge­riye dönüp baktığınız zaman iyi ki olmuş, ne kadar çok geliştim, ne kadar çok şey öğrendim, ne kadar olgunlaştım dediğiniz bir duruma dönüşebiliyor.