Konuşma terapilerinden bahsederken tek bir tür yoktur. Belirli zorluklar için özel terapi yaklaşımları ve teknikleri vardır. Bu nedenle, danışanların kendileri için doğru terapiyi belirlemeleri çok önemlidir. Elbette ilişki de çok önemlidir; bir danışman psikolog olarak, terapist ve danışan arasındaki ilişkinin, değişim ve gelişimin ana katalizörü olduğunu güvenle savunabilirim.
Eğer terapide ilişkinin önemini savunuyorsam, doğal olarak şu soru ortaya çıkıyor: İlişki kurma ve sürdürmede farklılıklar gösteren nöroçeşitliliğe sahip bireyler bu önemli ilişkiyi terapide nasıl kuracaklar? Ek olarak, terapi, insanların düşünce süreçlerinde daha fazla esneklik kazanmalarına yardımcı olacağı varsayımıyla çalışır. Peki daha katı düşünce yapısına sahip bireyler için bu nasıl işleyecek? Nöroçeşitliliğe sahip insanları terapi modellerine uydurmak zorunda mıyız? Yoksa terapi modellerini nöroçeşitliliğe sahip bireylerin ihtiyaçlarına göre mi uyarlamalıyız?
Önceki terapi modelleri, nörolojik farklılıklara sahip bireylerin ‘düzeltilmesi’ veya ‘normalleştirilmesi’ gerektiğini varsayan tıbbi modele dayanıyordu. ABA gibi davranış modellerinin nöroçeşitliliğe sahip bireyler üzerinde yıkıcı etkileri olduğu kanıtlanmıştır. Buna karşılık, nöroçeşitlilik onaylayan terapi, nöroçeşitliliğe sahip insanların kendilerine özgü güçlü yanları, ilgi alanları ve zorlukları olduğunu kabul eden bir yaklaşımı benimser. Bu yaklaşımda odak noktası, her bireyin belirli nöroçeşitlilik durumunu anlamak ve onlarla birlikte, kendi hayatlarında başa çıkma ve gelişme stratejileri geliştirmektir.
Bu yaklaşımı benimseyerek, bireyler kendi benzersiz yeteneklerini ve becerilerini, anlamaya ve takdir etmeye yönlendirirler. Önemli olarak, bu yaklaşım, daha önce sık sık ‘yanlış’ hissettirilen nöroçeşitliliğe sahip insanların öz güvenlerini ve öz kabülünü artırmayı da içerir. Bu bireylerin hala çok az farkındalık ve uyarlama yapılan bir toplum ve sistemde yol almaya çalıştıklarını kabul etmek önemlidir. Bu durum, nöroçeşitliliğe sahip insanların farklılıklarını maskelemelerine, yani otantik benliklerini gizlemeye çalışmalarına sıkça neden olmuştur. Bu da yorgunluk, stres, anksiyete ve depresyon hislerine yol açabilir.
Nöroçeşitlilik onaylayan terapi, bu nedenle bireylerin kendilerini rahat ve güvende hissetmelerine büyük önem verir ve terapi yaklaşımını ve tekniklerini onların ihtiyaçlarına göre uyarlamayı amaçlar. Örneğin; terapistler uyarıcıları azaltmak için daha duyusal dostu ortamlar kullanabilir, yumuşak aydınlatma gibi ve danışanın iletişim tarzına daha uygun bir dil kullanabilirler, görsel yardımcılar gibi. Ayrıca, günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları yönetmek için, gerekli becerileri geliştirmelerine yardımcı olurlar, örneğin; ihtiyaçlarının karşılanmadığı durumlarda kendileri için savunuculuk yapmayı öğrenmek gibi.
Nöroçeşitlilik onaylayan terapinin amacı, bireylerin kendi iyilik hallerinin kontrolünü ele almalarını sağlamak ve onlara hayatları üzerinde bir kontrol duygusu vermektir. Bu nedenle, kendiniz ve sevdikleriniz için doğru terapiyi seçmek çok önemlidir.
Nöroçeşitlilik onaylayan terapi için www.blueorchidcounselling.com üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz.
Sağlıkla…
Dr. Gözde Arslan
- Bir Feministin Gözünden Uluslararası Erkekler Günü – 19 Kasım
- Psikoloji ve Politika
- Siz Hiç Gökkuşağı Kelebeğini Gördünüz Mü?
- Sosyal Medya ve Psikolojik Bilgi
- 7-8 Yaşındaki Çocuğunuz Aniden Huysuz mu Oldu? Adrenarş: Ergenlik Öncesi İlk Hormon Dalgası
- Başarılı Bir Hayatı Ne Belirler?
- Nöroçeşitliliğe Sahip Öğrenciler Için Sınav ipuçları
- Zihinsel Sağlık Farkındalık Haftası- 13-19 Mayıs 2024
- Mükemmeliyetçilik, başarı ile ilişkili derin bir kişilik özelliğidir
- Dünya Otizm Farkındalık Günü