
Sosyal medyada sıkça karşıma çıkıyor: “Otizme etiket değil, anlayış gerekir.” Kuşkusuz, hem insani hem de son derece yerinde bir yaklaşım. Ancak ne zaman böyle anlamlı bir cümle paylaşılsa, hemen ardından uzayıp giden öneriler listesi geliyor. Ve bunların çoğu genelleyici, çoğu kesin yargılarla dolu: “Otizmli çocuklar sessiz ortam sever, şu yiyecek iyi gelir, bu davranıştan kaçınılmalı, asla şöyle yapılmamalı…”
Bu içeriklerle karşılaştıkça, özel gelişim gösteren bir çocukla yaşayan ailelerin nasıl bir duygu ve karar karmaşası yaşadığını çok iyi anlıyorum. Çünkü böyle bir durumda her adımda büyük bir sorumluluk, her kararın arkasında derin bir kaygı taşınır: “Doğru olan bu mu? Ona gerçekten iyi gelecek mi?”
Ancak sosyal medya, çoğu zaman birbirini çürüten bilgilerle dolu. Dahası, ne yazık ki bazı içerikler ticari kaygılarla sunuluyor. Samimiyet ile pazarlama arasındaki çizgi giderek silikleşiyor.
Peki “etiket değil, anlayış” demek yeterli mi? Çocuğunuzun bulunduğu bölgedeki okul, sağlık kurumu ya da sosyal çevre bu anlayışı gerçekten sunabiliyor mu? Çoğu zaman hayır. Bu durumda otizm tanısı sadece bir “etiket” değil; aynı zamanda çocuğun eğitime, desteğe ve haklara erişimini sağlayan bir anahtar hâline geliyor.
Her çocuk eşsizdir. Otizm, geniş bir spektrumdur ve tıpkı fiziksel özelliklerimiz gibi, her çocuğun gelişim yolculuğu farklıdır. Bu nedenle sosyal medyadaki genellemeler çoğu zaman yetersiz, hatta zararlı olabilir. “Şunu yapın, bunu yapmayın” türü yaklaşımlar çocukların bireysel ihtiyaçlarını göz ardı eder.
Ben sosyal medyada genel bilgiler paylaşmayı bu yüzden doğru bulmuyorum. Otizm değerlendirmesinin çocuğa özel bir profil sunduğuna inanıyor ve bu profile göre kişiselleştirilmiş destek ve anlayış gösterilmesi gerektiğini savunuyorum.
Ailelere tavsiyem: Sosyal medyada her çocuk için yapılan genellemelere dikkat edin. Çünkü çocuklarımız biricik ve eşsizdir. Bu nedenle, onların ihtiyaçlarını gerçekten anlayan uzmanlarla birlikte, güvenilir ve bilinçli yolları tercih ederek karar vermek en doğrusudur. Çocuğun gelişimine yalnızca tek bir açıdan değil; duygusal, sosyal, bilişsel ve çevresel tüm yönleriyle, yani bütüncül bir yaklaşımla bakmak gerekir.
Daha bütünleyici bir anlayış için benimle iletişime geçebilirsiniz.
Dr. Gözde Arslan
www.blueorchidcounselling.com
- Okullar Başladı: Hem Çocuklar Hem Ebeveynler İçin Zorlayıcı Bir Geçiş Olabilir
- Göçmen Topluluklar İçin Büyük Fırsat: Otizm Yasası 2009 Üzerine Görüş Bildirme Zamanı!
- Politik Belirsizlik ve Ruh Sağlığı
- Çocuklara Gerçekleri Anlatmak: Sağlıklı ve Duygusal Bir Yaklaşım
- Çocuğunuz İngiltere’de ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini alabiliyor mu?
- Bir Feministin Gözünden Uluslararası Erkekler Günü – 19 Kasım
- Psikoloji ve Politika
- Siz Hiç Gökkuşağı Kelebeğini Gördünüz Mü?
- Sosyal Medya ve Psikolojik Bilgi
- 7-8 Yaşındaki Çocuğunuz Aniden Huysuz mu Oldu? Adrenarş: Ergenlik Öncesi İlk Hormon Dalgası