Olay Gazete Turkish Newspaper in London
  • İNGİLTERE GÜNDEMİ
  • EKONOMİ
  • TİCARET
  • YAŞAM/SAĞLIK
  • KÜLTÜR/SANAT
  • EĞLENCE/TATİL
  • WEBTV
  • MODA/TASARIM
  • SPOR
  • İNGİLTERE GÜNDEMİ
  • EKONOMİ
  • TİCARET
  • YAŞAM/SAĞLIK
  • KÜLTÜR/SANAT
  • EĞLENCE/TATİL
  • WEBTV
  • MODA/TASARIM
  • SPOR
No Result
View All Result
Olay Gazete Turkish Newspaper in London
  • ENFIELD
  • HACKNEY
  • HARINGEY
  • ISLINGTON
  • GÜNEY LONDRA
  • KIBRIS KKTC

Yeniden başla..

06/10/2025
0
SHARES
14
VIEWS
Bu yazı 6 Ekim 2025 tarihinde yayınlanmıştır
Tamer Çalışır

Çoğumuzun hayallerini süsleyen, coşkulu bir umuttur yeniden başlamak. Umutlar tükendi derken hayatımızı kurtaran, elimizde kalmış son çaredir. Atatürk önderliğinde başlatılan Kurtuluş Savaşı, küllerinden doğan yeni bir milletin doğum tarihidir örneğin. Her gün mum gibi erimektense bütün varlığını, anılarını, doğduğu toprakları bırakıp göç etmeyi tercih eden Balkan ve Kafkasya Göçmenleri, sıfırlanan yaşamların kahramanlarıdır. Bıçak sırtı kararının ardından, en temiz duygularının şaha kalktığı, kabına sığmayan arzuların seni senden aldığı bir dönüşümdür yeniden başlamak. Bu fikir henüz aklına düştüğünde, canına can katan en besleyici serum, damarlarında heyecan ve ümit olup, çağlayan misali akmaya başlar. Gözünü yeni açan bir bebek, ilk yaprağını gördüğün bir çiçek gibi yeniden doğarsın. Dumanı ağır ağır tüten geçmişini, köhne kalıntılarını söndürür ve yeniden başlamanın hayaliyle alevlenirsin. Baharı müjdeleyen ebabil kuşları gibi, yukarılara bir yerlere, en yükseklere, kimsenin seni boğamayacağı gökyüzüne çıkmak ve bir daha inmek istemezsin.

Deve kuşu gibi başını kuma gömme. Hiç boşuna debelenme. Zorlama kendini. Her gün bir daha yenilgiyi tadan ruhunu, kandırma. Olmuyorsa olmuyordur. Karalanan sayfaların, sanma ki sen silince bembeyaz olur. Kendini böyle aklayamazsın. Silemediğin izler vardır üzerinde. Silgilerinle eskittiğin, yüzü soyulmuş yapraklara yazamazsın. Silerken incittiğin dostlarından izler kalmıştır yapraklarda. Gözün takılır her birine; yazacağın varsa da unutursun. Görmeyeyim dedikçe, hayalini kıran her şey gözüne batar. Eskiyi düzeltmek isterken, mazide kalırsın. Kapkara olur defterin. İçini karartır yapamadıkların, yaşayamadıkların. O ahı gitmiş yaprağı yırtıp, kalem oynatılmamış süt beyazı bir sayfaya yazmak daha büyüleyicidir. Henüz yırtıp atmadıysan hepsini, yanlışlarınla dolu tüm sayfalar geride kalmıştır. Beyazı görünce başa sararsın. Beyaz yenidir. Yeniden başlarsan eğer, karalanmamış temiz bir sayfaya yazarsan kendini, kalbinden pınar gibi dökülür kelimelerin. İlk defa çevirdiğin sayfalara, onlarca gidiyorum, yüzlerce dönüyorum, binlerce kez istiyorum nidaları dolmaya ve hayatın durduğu yerden akmaya başlar.

Evlerinin temeli gün ve gün kayan pek çok ev sahibi, radyo dalgalarını, mikrodalgayı, kızılötesi veya morötesi ışınları nasıl göremiyorsa evinin bir gün üstüne yıkılacağını da göremez. Yalnızca duvarlardaki çizgi çizgi çatlakları görür gözleri. Her gün usta maharetiyle derinden kayan bir ömrün, görünen çatlaklarını kapatırlar. Görüp de üzülmemek için, görenler acımasınlar diye duvarlarına alçı çekerek idare ederler. “Gittiği yere kadar” cümlesinin sevimliliğinde, o an gelmesin diye her gün yama yaparlar yaşamlarına. Köşeye sıkışmış şah misali, mat olmama hayaliyle en manasız hamleleri oynarlar. Perşembe’nin gelişinin çarşambadan belli olduğunu; evi yıkıp baştan yapmaları gerektiğini iyi bildikleri halde, yenisini yapmaya mecali yoktur onların. Yüzleşmeye ve küçük dersler dururken büyük yıkımlardan ders almaya güçleri kalmamıştır. Yaşantılarına musallat olan ve her geçen gün daha da semiren kara kedileri, durmadan üremeye devam eder. Sevmedikleri iş, torpilli bir şef, sonradan görme patron, nefessiz bırakan şehir çürüttükçe çürütmüştür temellerini. Gürültülü caddelerin, telaşesi bol koridorların arasında sıkışıp kalmışlardır. Keyifsiz sohbetler, sahte gülüşlerle kuşatılmış bir hayatın öğrenilmiş çaresizliğinde, rüzgâr nereden esiyorsa, o yöne savrulmuşlardır.

Sarsılırlar ama idare ederler. Kim bilecek toprağın altındaki çöken hayatları değil mi? Ağrı kesici hap içerek, bir süreliğine dindirirler acılarını. Alçıdan sonra, bir de yağlı boya çekerler duvarlarına. Çatlaktan eser kalmamıştır artık… Aslında tek kelimeyle harabeye dönen evleri yıkılana dek, çökünceye kadar devam ederler boyanmaya. Böylesi daha kolay gelir. Yıkılmayan evlere bakarak haklı çıkarırlar kendilerini. Bu keyifle yamalı duvarlarına bir de mutlu pozların kadını Marilyn Monroe’ nun resmini asarlar. Kahkahası ve makyajıyla “Mutlu Görünme Sanatı” adlı kitabı yazan bu sarışın oyuncu, henüz 36 yıllıkken çöken ve aslında Norma Jeane’ nin de enkazın altında yok olduğu evin, sahibidir aslında. Ve siz… Dostoyevski’nin “Kumarbaz” da yazdığı gibi küçük küçük kazanıp temelli kaybeden, hayatı rulet masası zanneden iflah olmaz bir kumarbaza dönmek istemezsiniz herhalde?

Yeniden başlamak, yolculukların en gizemli olanıdır. Yeni hayalere, sıfır kilometre renklere, tadılmamış lezzetlere, koklanmamış güllere, ambalajı açılmamış umutlara yapılan sır dolu bir yolculuk… Bu gizemde; Steinbeck’in canavara benzettiği traktörlerle yaptığı savaşta, topraklarını kaybeden zavallı Joad ailesinin bir umut yola düşüp “Gazap Üzümleri” ile belleğimize yer eden acı ve elem dolu hayal kırıklıkları da vardır elbette. Öte yandan bu gizemde, çocukların kendi kendilerine icat etikleri oyunlara başlarken hissettikleri, kabına sığmayan, keyif veren bıcır bıcır duygular da bulunacaktır. O zor kararı verdiğin anda yeni bir senle, bilmediğin bir yere gönüllüce düşersin yollara. Umudunun peşine… Eskiden vazgeçmediğin her ne varsa arınır, tüm dünyanı omuzuna astığın küçücük bir çantaya sığdırarak atarsın kendini dışarı. Sonsuz bir özgürlüktür bilmeden yol almak. Riya nedir, yalan neden söylenir, sahtekâr kimdir bilmeden, yenilgi yüzü görmeden, çocuk aklıyla ilerlersin bu özgür ülkede. Henüz öğrenmediğin ikiyüzlü ve çirkin hayatlar karşına çıkana kadar, hür bir kuş gibi merakla konarsın her bir eve. Tanınmadığın bir şehirde, dost avındasındır köşe bucak. Bir zamanlar peşini bırakmayan dertlerin, şimdi dert sayılmadığı, unutamadıklarını unutabildiğin o yere yürürsün. Seni sen yapan ve hemen ardından hayatını mahveden ne varsa, bir bir terk ederek ilerlesin kaldırımlarda. Bu müzmin mütereddit yeniden başlamaya karar verdiğinde, bulunduğun yere, yeşeren umuduyla ilkbahar gelir. Taptaze bahar kokularının kol gezdiği sokaklarına, Chopin’ in piyanosundan “Bahar Valsi” nin sihirli notaları yayılır.

Yinelenmeye değil, yenilenmeye ihtiyaç vardır. Bütün cesaretini toplayıp, eski senden kurtulman ve yenilenmen için fırsattır yeniden başlamak. “Efendilik” ten kalma yıpranmış ceketini, üstüne yapışan “Kibar” gömleğini, düşünmeden giydiğin “Yardımsever” eldivenini nefretle fırlatırsın. Takdir ederken çıkardığın saygıdeğer şapkaya, her yerinden çekiştirilen melek kanatlarına hiç gerek yoktur burada. Senden başka her şeyi ve herkesi memnun eden “İdareci”, istifa mektubunu koyar masanın üstüne. Adım adım sıyrılırsın eski senden. Geçmişin yükünü, sana gülen sinsi yüzleri “Sıfır çizgisi” nin gerisinde bırakıp, sıfırlanırsın. Korkularını, dilinden düşmeyen acabalarını, ürkek bakışlarını sıfırlarsın. En hafif halinle yeniden başlarsın sır dolu yolculuğuna. İlk yolculuğu da kendine yaparsın. Susanna Tamaro’nun enfes kitabı “Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” de olduğu gibi kıyıda köşede kalmış, korkularınla sarmalanmış ve seni üzen tüm gerçekleri bir güzel itiraf edersin kendine. Romanın kahramanı büyükanne, aslında torununa değil kendine yazmıştır o iç döküş mektuplarını. Kim bilir sen de bu yolu kullanırsın. Ardından yüreğin, kolayca seni pusulasına kilitler. Böylelikle uzakta, hem de çok uzakta bir yerde, sana binlerce şans verebilecek yeni bir memleket arayarak yoluna devam edersin. Hatalarını, umutsuz bekleyişlerini, insanların senden beklentilerini oracıkta bırakıp yeni bir zamana, yepyeni bir hayata koşarsın. Daha önce denemediğin ayakkabılarınla tozu dumana katarsın. Kanı deli akan gencin, delikanlı kalbi vardır sende ve koşarken yorulmak nedir bilmezsin.

Yeniden başlayanların; işini, kendini sıfırlayanların cesaretine hayransın. Sen var ya sen. Bekliyorsun ha bire. Ümidin varmış gibi. Bekleyince olacakmış gibi. O günü. Kırılma noktanı. “Gör bak, bir gün gelecek…” diye başlayan iştahlı cümleler kuruyorsun seni dinleyenlere ve ardından yine bekliyorsun. Erteliyorsun. Bir yandan bozuk bir plak gibi dününü tekrarlıyor, öte yandan öylesine bekliyorsun. Emeklerine verilecek cevabı. Sevgine bedel bir onayı. Üzüntülerinin toplamına denk o sevinç anını. Eriyip giden, buharlaşan yıllarını keyfin kaçmasın diye kumbarada toplayıp sana geri verecek insanların, neşeyle kapını çalacakları zamanı. Aklının her köşesine yayılmış onca temiz duyguyu fark edip, bu güzel kalbi kuşatacak iyi insanları. Sana benzeyenlerin mahallene taşınacağı haberini. Göz bebeğine seni yerleştiren tanıdık birilerini. Yerini seven bir çiçek gibi seni filizlendirecek doğru yerin mesajını. Doğru seçeneği tercih ettiğini, doğru yola döndüğünü bilmeyi. Cefalarının karşılığını, koşarak sana getirecek vefalıları. Tahammülün mükâfatını, sabrın sonundaki selameti.

Göğsüne sıkışan arapsaçı dertlerin, boğazına düğümlenen hüzün dolu kelimelerin seni terk ettiği o vakit, illa ki gelecek diye umut ediyorsun. İçinde dolaşan ve nedense hiç çıkmayan solucanların bir sabah uyandığında tek bir boğum bile bırakmadan yok olacağını; yüzünden kazıyamadığın tedirginliğin, bir an için gamsızlığa dönüşmesini bekliyorsun. “Boş ver gitsin” diyen bir iç sesin, defalarca aynı sözü tekrar etmesini ve seni yalnız bırakmamasını istiyorsun. Zirvesine çıktığın son tepeden daha yükseği olmadığını duymak için can atıyorsun. Üstünde dolaşan katran karası bulutun, güneşe müsaade etmesini hayal ediyorsun. Işığın sana odaklandığı sahneyi düşünüyorsun. Bir kereliğine de olsa başrol teklif edecekleri filmin en parlak sahnesinde, yıllarca söyleyemediğin sana ait ne kadar replik varsa söylemek istiyorsun. Gözlerin, seni şimdiye kadar hiç alkışlamamış olan seyircinin gözlerine dokuna dokuna “Ben” diyor. “Ben bu kadarım; bu kadar yapabildim. Bekle denmişti, geçecek bugünler su gibi. Her şey yoluna girecek niyetiyle bekledim. Ama artık…..”

Yazık; sözünü bile bitiremiyorsun. Hayallerin hala kekeliyor. Farkında mısın; korkuyorsun.

Korkma! Bir kereliğine olsun soylu bir kahraman gibi davran ve çek kılıcını seni boğan hayatın üstüne. John P.Kotter’in kaleminden çıkan “Matsushita Liderliği” ni oku. Dev şirketlerin (Panasonic, National, Quasar) kurucusu Konosuke Matsushita, iflah olmaz fakirliğini, bezdirici önyargıları, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerini dev bir samuray gibi nasıl aştıysa, sen de yık geç önüne çıkan tüm zırvaları. Sırf Eylül geldi diye, sonbaharın sararttığı ilk akasya yapraklarından olma. Yeşil kal biraz daha. Her seferinde yeniden başla… Nedensizce ıskaladığın hayat, seni sıska ruhlu, çelimsiz bir adama çevirmeden; üstüne üstüne gelen insanlar posanı çıkarmadan ve umudun kırılmadan evvel; duvarları çatlamış evin ve dünyan üstüne çökmeden önce, at şu adımını. Es geçtiğin fırsatlar, es geçtiğin koca bir hayat seni pes ettirmeden; yaşamın daha da bayağılaşmadan; henüz Kafka’nın böceğine dönüşmemişken, ver şu kararını. Nakavt olacaksın ve sen bir umut, sıyırırım diye son aparkatı bekliyorsun.

Bekleme… “Yandı gülüm keten helva” diyen azgın seyircini kendine güldürmeden, in artık şu şaçma ringten. Her akşam başını önüne eğdiren, arpacı kumrusu gibi düşündüren, beynini kemiren sorgulamalarından ve buna eşlik eden hicaz taksimlerini dinlemekten usanmadın mı? Elini kurtar, mars olma. Koltuğunun altına sıkıştırdıkları lanet olası tavlada hep yek gelir sanma. Şeş de gelir düşeş de. Göz göre göre, gel beni kır dediğin hayatın seni viraneye çeviren acılı nakaratlarından vazgeç. Bir kere geldiğin dünyaya bambaşka ve ikinci bir şans ver.

Direnme artık… Toplan, toparlan ve yeniden başla. Erimeden, tamamen bitmeden, henüz tükenmeden, hemen şimdi. Yeniden… Daha nasıl anlatabilirim bilmiyorum…

Hikayeyi sesli dinlemek için linke tıklayınız:

https://www.instagram.com/reel/CxWC_RZJr_V/?igsh=MTJxbGQ5aXFreDJiNQ==

Yazarın Diğer Yazıları
  • Sedef Beyazı
  • Sonbahar
  • Unut gitsin
  • Anne ve Kızı
  • Normal Değilim
  • Londra Hikayeleri: Ahmet Aydın…
  • Londra Hikayeleri: Fatma Güngör Yılmaz….”Zorluklar beni güçlendirdi”
  • Londra Hikayeleri: Fahri Taşdemir ve çarpıcı göç öyküsü
  • Bilinmeyen Armstrong
  • Erikler açınca
Tümü İçin Tıklayınız
Previous Post

İki devletli çözümde KKTC'nin garantörü kim?

Next Post

Türk rap müziğinin sevilen sanatçısı Blok3, 7 Şubat'ta, O2 Indigo'da

Related Posts

Ata Atun

İki devletli çözümde KKTC’nin garantörü kim?

by olay-admin
06/10/2025
Köşe Yazıları

Sezgi, Strateji ve Cesur Adımlar: 7 Ekim Koç Dolunayı

by olay-admin
06/10/2025
Köşe Yazıları

Labour’un Tehlikeli ve Zor Sınavı

by olay-admin
03/10/2025
Faruk Eskioğlu

Bütün göçmenler bir günlük genel greve gitmeli

by olay-admin
03/10/2025
Köşe Yazıları

Sedef Beyazı

by olay-admin
30/09/2025
Next Post
Düşük gelirli öğrenciler için ‘Maintenance Grants geri geliyor

Türk rap müziğinin sevilen sanatçısı Blok3, 7 Şubat'ta, O2 Indigo'da

Adres: 100 Green Lanes, Newington Green, Hackney, London, N16 9EH Telefon: 020 3745 1261
020 7923 9090
Email: info@olaygazete.co.uk
seriilanlar@olaygazete.co.uk
100 Green Lanes, Newington Green, Hackney, London, N16 9EH 020 3745 1261 - 020 7923 9090 info@olaygazete.co.uk - seriilanlar@olaygazete.co.uk
Translate:
tr Türkçe
ar العربيةen Englishde Deutschel Ελληνικάiw עִבְרִיתru Русскийtr Türkçeuk Українська
Back

Kategoriler

  • İngiltere Gündemi
  • Sağlık – Yaşam
  • Londra ve Belediyeler
  • Kültür – Sanat
  • Toplum Haberleri
  • Moda – Tasarım
  • Ekonomi
  • Olay Web Tv
  • Köşe Yazıları
  • Spor Gündemi
No Result
View All Result

T&CsTs&Cs

  • Classifieds Advertising
  • Payments

Site Links

  • Site T&Cs
  • Archives
  • Contact us
Site T&Cs - Archives - Contact us
Mobil Uygulamalar Olay Gazete Mobil Uygulamaları
Sosyal Medya
Olay Sosyal Medya

No Result
View All Result
  • KATEGORİLER
  • Seri İlanlar
  • Toplum Haberleri
  • İngiltere Gündemi
  • Ekonomi
  • Ticaret
  • Spor Gündemi
  • Yaşam – Sağlık
  • Kültür – Sanat
  • Moda – Tasarım
  • Eğlence – Tatil
  • KKTC EMLAK
  • KKTC TATIL
  • Video – WebTV
  • Köşe Yazarları