
Maliye Bakanı George Osborne bu kez sandığa gençlerden daha çok gitmesi beklenen emeklilere seslenerek 23 Haziran’da AB’den çıkılması kararı çıkarsa değişen ekonomik dengelerden dolayı en çok emeklilerin zarar edeceğini öne sürdü.
Sky News televizyonunun AB referandumuyla ilgili programına katılan Başbakan David Cameron da, Birlik’ten ayrıldıkları takdirde Britanya’nın fakir düşeceğini söyledi. Muhabbet dönüp dolaşıp Türkiye’ye gelince de bizimkisi açık konuşarak Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğunu dile getirdi. Cameron, üstelik “Türkiye’nin onlarca yıl geçse de AB üyesi olma şansı yok” deyiverdi. Sonra da, AB’nin mülteciler konusunda Türkiye ile işbirliğini sürdürmesinden yana olduğunu ekledi. Bir İngiliz politikacı “Türkiye nasıl olsa AB’ye üye olamaz, Birleşik Krallık’ın (BK) Türkiye’yi AB yolunda desteklemesi ona kart kazandırıyor” itirafında bulunmuştu. İşte politika böyle iki yüzlü bir şey.
AB Referandumu’na dönersek, Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç, “Biz içtenlikle Birleşik Krallık’ın AB içerisinde kaldığını görmeyi umuyoruz” diyerek alışılmışın dışında topluma mesaj da vermiş oldu. DAY MER de “Britanya’nın Avrupa’dan çıkması, işçi ve emekçiler için kazanım olacak” diyerek üyelerine AB’den çıkılması doğrultusunda oy kullanmasını istedi. Tabii herkesin görüşündeki gerekçe farklı. Ben de AB hukukunun BK’den daha ileride olduğunu düşünüyorum. Avrupa’daki kuvvetler ayrılığının gücüne de dayanarak “BK’deki çalışma yasaları da AB’nin zorlamasıyla ile daha da iyileştirilebilir” diyorum. Unutmayalım mı Türkiye’nin BK’nin de aralarında bulunduğu AB üyeleri arasında yaptığı Ankara Anlaşması, BK’de AP Adalet Divanı zoruyla uygulanmıştı. Toplum 23 Haziran’da sandığa gidip tercihini yansıtmalı. Az buz değil, bizim 100 bin oy dengeleri değiştirebilir.
AF ÖRGÜTÜ’NÜN UYARISI
Geçen hafta merkezi Londra’da bulunan dünyanın önde gelen insan hakları kuruluşlarından Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) önceki gün yayımladığı raporda AB’ye, mültecileri Türkiye’ye göndermeye yönelik planlarından vazgeçmesi çağrısında bulundu. Türkiye ile AB arasında 18 Mart’ta varılan anlaşmanın “dikkatsizce hazırlandığı” ve “yasadışı” olduğu belirtildi. Raporda, Türkiye’nin mülteciler için “güvenli bir ülke olmadığı” da savunuldu. Biz de daha önce yazıp çizerken bu anlaşmanın ahlaksız olduğunu vurgulayıp, mülteci akınını durdurmanın tek yolunun barıştan geçtiğini söylemiştik. Göç konusunda uzman Prof. Dr. İbrahim Sirkeci, “Göç edenler durumlarının kötü olduğu için yola çıkıyorlar, gidilecek yer daha iyi diye değil” demişti…
Bizim gündemde ise İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi’nin, düzenlediği bir geceyle 100’den fazla Kıbrıslı Türk gencini biraraya toplaması dikkatimi çekti. Habere göre; Thames kenarındaki Ev Restoranda düzenlenen geceye, öğrenci ve çeşitli mesleklerde çalışan gençler katılarak, hem birbirleriyle tanışma, hem de deneyimlerini birbirlerine aktarma olanağı buldular. Konsey’in bu etkinliği hoşuma gitti doğrusu. 1960’ların başında Kıbrıs Türk Cemiyeti, şimdiki Rio Cinema’sında, cumartesileri gece gösterimi bittikten sonra Türkçe filmler oynatırmış. Toplum üyeleri birbirlerini görmek için çoluk çocuk gece yarısı sinemaya koştururmuş.
KTC’nin eski başkanlarından Erdoğan Derviş, o yıllarda politikacıların makaralı teyibe okuduğu mesajları sinemada toplum üyesi seyircilere dinlettiğini anlatıyor. Gece yarısı sinemasının bir diğer işlevi de gençlerin birbirleriyle tanışmaları… Anneler Türkiye’de hamamda oğullarına kız beğenirlerdi ya, Londra’da da sinemada görücüye çıkılırmış… Önümüzdeki hafta daha keyifli konularda görüşmek üzere…
- Robinson, İşçi Partisi’ni etkiler mi ?
- Nereden çıktı bu veraset vergisi ?
- Türkiye’den, İngiltere’de emlak ve banka kredisi almak olası
- Singer dikiş makinesi tatilde
- 1 Eylül “Dünya Barış Günü” kutlu olsun
- Londra’da direnişin karnavalı Notting Hill başlıyooor
- “Bir de sütlü kahve söyle”
- Uçakta sıvı yasağının asıl amacı, “terör” korkusunu kamçılamak
- “İngiltere’de ırkçılık var mı ?” diye sordunuz
- Dr. Özkan Hıfzı’nın ardından…