Fazıl Say, 18 Mayıs Pazar günü Kaz Dağları’nda devam eden madencilik faaliyetlerine karşı başlatılan Su ve Vicdan Nöbeti kamp alanında konser verdi. Kanadalı Alamos Gold şirketinin yürüttüğü maden projesine karşı başlatılan Su ve Vicdan Nöbetine destek için verdiği konserde Kaz Dağları marşını da çaldı. Beethoven, Chopin, Mozart ve Erik Satie’nin bestelerinin yanı sıra kendi eserleri olan Nazım Oratoryası ve Troia Sonatı’ndan bölümler de yorumlayan sanatçının son parçası İzmir Marşı’na katılımcılar da eşlik etti.
Bu tarihi konsere Edremit, Bursa ve Antalya’dan de gelen arkadaşlarla birlikte katıldım. Konser mekanı ağaç katliamının yapıldığı tarama yerine 2 km uzaklıktaki 200’e yakın çadırın kurulu olduğu Su ve Vicdan Nöbeti kamp alanıydı. O gün ana yola sağlı sollu park edilen otomobiller konser alanına çıkılan yamaca 6 km uzaklığına kadar uzanıyordu. Polis ve jandarmanın Çanakkale’nin girişinden itibaren defalarca kimlik kontroluna tanık olduk. Polisin müdahale olasılığına karşın çocuk, yaşlı ve engelliler de aralarında 50 bine yakın katılımcı Kanadalı şirket ve hükümete “çok ciddi” bir mesaj vermiş oldu.
Konser öncesi konuşma yapan İda Dayanışma Derneği üyesi Hicri Nalbant, Kaz Dağları’nda dünyanın en kirli sanayilerinin kurulmak istendiğini özetledi. Nalbant, “Çanakkale’de Kaz Dağları’nın talanına karşı çeyrek asırdır mücadele veriliyor. 60’tan fazla dava açılmış ve mücadelede kesinlikle şiddette başvurulmamıştır. Buradan doğa mücadelesi veren Salda Gölü’ne, Munzur’a, Murat Dağı’na selam olsun. Fazıl Say’ın şahsında bize destek olan tüm sanatçılara selam olsun” dedi. Nalbant’ın konuşmasından Çanakkale 18 Mart Üniversiresi’nin Kaz Dağları’ndaki doğa katliamına sessiz kaldığını da utanarak öğrendik.
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da, “Truva Atı aynı coğrafyada yine sahnede. Pek çok medeniyete ev sahipliği etmiş bu topraklar çok şey biriktirdi. Barışı, özgürlüğü temel değerler olarak kabul edip artık savaşmak istemiyor. Ancak savaş hiç bitmiyor insanın insanla, insanın doğa ile savaşı bitmiyor. Topraklarımız emperyalizme teslim ediyorlar. Burada 24 gündür nöbetteyiz. Bir ağaç daha kesilsin istemiyoruz” dedi. Başkan Gökhan, bölgede yeni bir Truva Atı’na asla izin vermeyeceklerini de sözlerine ekledi.
Su ve Vicdan Nöbeti kamp alanına 10 gün önce de ikiz kızlarım Su ve Defne ile gitiğimizde Başkan Gökhan ile görüşme şansımız olmuştu. Başkan Londra’da yaşadığımızı öğrenince yurtdışındaki destekten çok memnun olduklarını belirterek “Sesimizi yaşadığınız ülkede duyurduğunuz için size teşekkür ederim” demişti. Biz de başkanın çabalarına teşekkür ederek, doğadan ve yaşamdan yana duruşunun diğer belediye başkanlarına örnek olmsını diledik.
Ziyaretemizde Su ve Vicdan Komite üyesi dostumuz Filiz Ceylan ile de ayaküstü sohbet ettik. Ceylan bu karşıçıkımın adından da anlaşılacağı gibi bir “vicdan” hareketi olduğunu belirterek, siyasi olarak farklı düşünen insanların bir koro oluşturmayı başardığını ve bu koroda ses uyumuna özen gösterdiklerini anlattı. Hükümet kanadının Kanadalı maden şirketine, “Eylemcilerin Gezi’de olduğu gibi iki üç ay bağırır çağırır, sonra unuturlar. Ciddiye almayın” sözü verdiği duyumunu aldıklarını belirten Ceylan, Komite’nin kararlı olduğunu ve 2000’den bu yana bir mücadele geleneği ve deneyimine sahip olduğunu söyledi. Ceylan, başarılarının yurt ve yurdışındaki doğa katliamlarını durdurmada örnek olacağını vurgulayarak yüklendikleri sorumluluğun bilincinde olduğunu anlattı. Gece gündüz dağda ve tek kumanyası da domates, peynir, ekmek olan dostumun en büyük destekçileri de dağlardaki ağaçlar ve börtü böceğin dışında sevgili kızı 15 yaşındaki Doğa ile sevgili eşi Murat.
Kamp alanında röportaj yaptığım Çanakkale Belediye Başkan Yardımcısı, Su ve Vicdan Nöbeti Komisyonu kurucu üyelerinden Ziraat Mühendisi İrfan Mutluay, Kaz Dağları’ndaki siyanürlü maden aramalarına karşı vicdanı olan herkesi desteğe çağırdı. Mutluay, Kanadalı şirketin aldığı teşvikten katlettiği ağaç sayısına kadar pek çok üsulsüzlük de olduğunu belirterek, karşı söylemlerin sadece “yalan propaganda” olduğunu, bu projenin diğer doğa katliamlarını durdurabilmek için de mutlaka iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Kanadalı şirket yalnızca Ceylan ve Mutluay’ı tanısa işlerinin ne kadar zor olduğunu anlar ve “Zararın neresinden dönsek kazanç” der kaçardı. Üstelik koroda Ceylan ve Mutluay gibi binlerin olduğunu abartısız yazabilirim…
- ‘Universal Credit’ dedikleri ?
- 2 Mayıs’taki oyum
- Oxford Street’de Urfa’daki işçileri desteklemenin erdemi
- Namık Kemal’in Londra’daki izi
- İngiltere’de emekli maaşı 50 paket sigara karşılığında
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (II)
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (I)
- İngiltere laikliği sağlamlaştırıyor
- Emekli WASPI kadınlarının zaferi…
- İngiltere’nin simgesi Minilerin tasarımcısı: İzmirli Alec