Bu, tuhaf bir soru gibi gelebilir. Ne de olsa insanların çoğu, köleliğin uzun zaman önce kaldırıldığı konusunda hemfikir. Google çabucak yapabileceğiniz bir araştırmayla, Birleşik Krallık’ta köleliğin 1833 yılında kaldırıldığını doğrulayabilirsiniz (büyük ve kudretli ABD’nin 1865’de kaldırmasından tam 32 yıl önce).
Yani, bu soruyu neden soruyorum? Bir düşünelim… Kölelik nedir? Birini köleleştirmek; birinin yaptığı işin değerini, hayatını veya üretimini elinden almaktır. Eğer isterseniz, birilerinin hayatının “GDP”sini (gayrı safi yurtiçi hasıla), hayatlarının değerini veya zamanlarını almak da diyebiliriz.
Ve gerçek şu ki, birçok kişinin zamanı ve dolaylı yoldan da hayatı çalınıyor. Biz, modern zamanın köleleriyiz. Yani, köle sayılırız. Kölelerin aksine, zamanımızın değerinin “bedeli” bize ödeniyor olsa da bu bedelin seviyesi on yıllardır düşüyor. Açıklamama izin verin.
Dede ve ninelerimizin zamanını düşünün. Muhtemelen 1930 – 1945 yılları arasında çalışmaya ve hayatlarını kazanmaya başlamışlardı (20 yaş civarında diyelim). Anne ve babalarımız da muhtemelen 1935 – 1950 yılları arasında doğmuşlardı. O zamanlar, “aile hikayelerinden” de bileceğiniz gibi, dedemiz işe gidip genç aileyi geçindirirken, ninemiz de evde kalarak evi çekip çevirir ve çocukları büyütürdü (anne ve babalarımızı).
Bir başka deyişle, bir ailenin geçinmesi, yemek yemesi ve mortgage ya da kiranın ödenmesi ıçin bir kişinin maaşı yeterliydi. Anne ve babalarımız hayatlarını kazanmaya başladığında (muhtemelen 1955 – 1960 yılları arasında) ve kendi ailelerini kurduklarında ise işler değişti. Artık annelerimizin de en azından yarı zamanlı (part-time) olarak işe gitmesi yaygın bir durumdu. Hayat daha pahalı olmuştu, maliyetler artmıştı ve artık tek bir kişinin maaşı yeterli değildi.
1970 – 1980’li yıllara gelindiğindeyse işler daha da kötüleşti. Hem anne hem de baba tam zamanlı (full-time) olarak çalışıyordu. Hayat o kadar pahalılaşmıştı ki, artık iki kişinin maaşı zar zor yetiyordu.
1980 – 1990’lı yıllara gelindiğinde ve artık biz hayatımızı kazanmaya başladığımızda, genç çiftler iki kişinin maaşıyla ancak hayatta kalabiliyordu. Genellikle ayrı bir part-time işe veya işletmeye ihtiyaç duyuyorduk (fulltime işin yanında) ya da geçimimizi sağlayabilmek için kredi kartlarına veya kredilere bel bağlıyorduk. Fiyat enflasyonunun yanında tüketici odaklı, televizyon ve sosyal medya beklentilerine dayalı bir toplum içinde sahip olduğumuz “beklentiler”, sadece ayakta kalabilmek için daha hızlı koşmamıza ve daha çok çalışmamıza neden oldu. Aslında ziyan eden, gelip geçici bir “yaşam tarzı” için zamanımızı, hayatımızı takas eder olduk. Köleler gibi. Bunun çözümü, zamanınızı para getiren faaliyetlerden tamamen ayırmaktan geçiyor. Bu, o kadar da karmaşık bir şey değil ama bir süreliğine daha sıkı çalışmanız gerek. Böylelikle fazladan paranız olur ve “kölelikten çıkış biletinizi” satın alabilirsiniz. Pasif bir gelir yaratmanız gerekiyor. Pasif gelir, artık para için zamanınızı takas etmeyeceğiniz anlamına geliyor.
Birçok kişi için bu, bir mülk sahibi olmak demek. Sabah yatağınızdan kalksanız da kalkmasanız da veya günü çocuklarınızla birlikte geçirseniz de kiranızı alacaksınız. Yani, 25 yaşından itibaren sıkı bir şekilde çalışıp fazladan para kazanmaya başlarsanız, 40-45 yaşlarında pasif gelir (mortgage ödemelerini yaptıktan sonra size kalacak fazladan kira) üretecek 5-6 tane mülkünüz olabilir. Bunlardan elde edeceğiniz gelir de maaşınızdan daha fazla olur. Bu noktaya ulaştığınızda, artık zamanını, hayatını para için takas eden bir köle olmayacaksınız. Sadece siz İSTEDİĞİNİZ için çalışırsınız. Çalışmak ZORUNDA olduğunuz için değil. Köle değil, özgür bir insan olursunuz.
- Emekli olmak mı, yeniden yapılanmak mı?
- Şans mı beceri mi?
- Mali danışmanınız zengin mi?
- Duyabileceğiniz en önemli soru
- Konut piyasasındaki son gelişmeler (2)
- Konut piyasasındaki son gelişmeler (1)
- Yoksul kalmanızı sağlayan 9 alışkanlık
- Borsa merkezli dolandırıcılıklar artışta – dikkatli olun…
- İnsanlar neden böyle aptalca şeyler yapıyor?
- Yıllık yüzde 73 oranında, garantili bir geri dönüş ister miydiniz?