Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) yeni liderini seçti. Seçilen, bildiğiniz üzere Nikos Hristodulidis. Hristodulidis, 6 Aralık 1973, Baf, Yeroşibu doğumlu.
Rum yönetiminin geçmiş dönemdeki Dışişleri Bakanı ve akademisyen. Barış Harekâtını yaşamış ama hatırlamıyor. Kıbrıs’ın gerçeklerini de o dönemleri yaşamadığı için sadece kitaplardan, belgelerden okuduğu kadarıyla biliyor. Bir de Rum tezlerinden, kendilerini haklı çıkaracak metinler üzerinden, ilkokulda başlayan Türk düşmanlığı üzerine kurulu müfredattan…
Yeni başkanın Rum Bakanlar Kuruluna atandıktan sonra ilk işi Bakanları ile birlikte 13 EOKA’cı katilin gömülü olduğu Tutuklu Mezarları’nı ziyaret etmek ve boyundan büyük sözlerle esip gürlemek oldu. Ne mi dedi? Federasyonu kurmak, adanın mutlak yöneticisi olmak ve Mağusa’ya geri dönmek için elinden geleni yapacağını söyledi. Girne’ye geri dönmeyi pek planlamıyor olacak ki Girne’ye geri dönmekten şimdilik daha bahsetmedi!
Rum halkından ve siyasilerden gelecek olan baskılar arttıktan sonra ırki megalomanik duyguları harekete geçecek ve son Türk askerinin de adayı terk etmesine kadar mücadelesini sürdüreceğinden, Girne’yi almaktan, Karpaz Rumlarının Karpaz’a geri döneceğinden, garantilerin kalkacağından da bahsetmeye başlayacak, abileri gibi…
Ben aynı senaryoyla vizyona giren 7 filmin, her seferinde farklı başrol oyuncularıyla oynanan bu bölümünü tam yedi kez seyrettim. Şimdi aynı senaryonun yeni bir aktörün başrolünü oynadığı birinci bölümünün 2023 versiyonunu yeniden seyretmeye başlayacağız. Yani; Hala daha Kıbrıs adasında Türkleri azınlık olarak gördükleri, aynen Makarios’un yaptığı “Türkiye’yi yok saymak” hatasını devam ettirdikleri, eninde sonunda adanın tümden kendilerinin olacağı hayali senaryosunun yeni aktörlerle hayata geçirilmesini… ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin askeri, BM’nin de siyasi desteği ile Türkiye’yi adadan atabileceklerine, Kıbrıslı Türkleri sindirebileceklerine ve adanın tek hakimi olabileceklerine inanıyorlar. Hayal dünyaları inanılmaz geniş. Dedik ya; ya geçmişi bilmiyorlar ya da unutuyorlar. Mesela, Büyük Britanya Krallığının, Kıbrıs adasına bağımsızlık verme kararını ABD’nin baskısı ile 50’li yılların başında aldığını, bunu öğrenen Makarios’un önce EOKA’yı Yunanistan’ın desteği ile kurduğunu, EOKA’nın 1 Nisan 1955’de saldırılarını başlattığını, İngiliz Sömürge Yönetiminin istemesi halinde EOKA terör örgütünü bit gibi ezme gücüne sahip olduğunu ama İngiltere’nin Orta Doğu üzerindeki hakimiyetini kaybetmemek için adada askeri üs sahibi olmayı hedeflemesinden dolayı EOKA’ya pek dokunmadığını unutmuşa benziyorlar.
Türkiye’nin, kendileri ve Yunanistan gibi Batı dünyasının kölesi olmadığını, askeri ve siyasi olarak Batı teknolojisine mahkum olmaktan çıktığını, ABD’nin, AB’nin ve BM’nin Türkiye üzerinde artık yaptırım güçlerinin kalmadığını ve Türkiye’nin günümüzde bölgenin en güçlü devleti haline geldiğini bırakın kabul etmeyi, düşünmek bile istemiyorlar. Bu nedenle de KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın gerçekçi, adaya barışı getirecek sürdürülebilir bir çözüme yönelik “egemen eşit, iki devlete dayalı çözüm” önerisini konuşmak ve tartışmak istemiyorlar. Hayallerinde, 1977 yılından beridir müzakere edilmekte olan ve her seferinde kendilerinin “ipe un sererek” yalan dolana dayalı gerekçelerle reddettikleri “Federasyon”a dayalı çözümü masaya koymak ve ABD’nin, AB’nin ve BM’nin baskıları ile dayatmak var.
Özetle; dünden bugüne tüm Rum liderler kendilerini adanın sahibi ve mutlak yöneticisi olarak görme hayali ve bu şekilde davranma yanılgısı içindeler, ki biz alışkınız… Elbet bir gün, KKTC, Kıbrıs adasında, ikinci bağımsız ve egemen devlet olarak kabul görüp tanınınca, geç de olsa hayal dünyalarından uyanacaklar…
- Biz Nasıl Bir Milletiz
- Ortaklık mı, Mutlak Hakimiyet mi?
- Coni niye Kıbrıs’ta?
- Mağusa’yı Mağusa’lılardan Dinleyin
- Netflix eğlence platformu mu, propaganda aracı mı?
- Niyet başka akıbet başka!
- Kıbrıs birleşirse Türklerin hakkı ne olacak?
- AB Elçiliklerini Neden Kapatıyor?
- AB mi, Türkiye mi?
- Kıbrıs’ta çözüm için yeni fikirler gerekli