Faruk Eskioğlu
“Merhaba hemşehrim” dedi havuzun başında… “Merhaba” dedim. “N’oldu ayağına?” diye sordu, “Çocuk felci” diye yanıtladım. “Benim de omuriliğimde sorunum var. Belfıtığıyım” dedi…
“Geçmiş olsun” dedim ama gerisini getiremeden mikrofonu yine kaptı: “Ben Pazarcık’ta çobandım. Özel timin işkencesini görmüştüm. Gençken idare ediyordum ama burada uzun saatler kebapta çalışmaktan ve ağır kaldırmaktan daha kötüleşti. Aç gözlü patronlar üç kuruşa çok uzun saatler çalıştırdılar. Kendimize bakamadık. Henüz 42’sindeyim ama mahvettik hayatımızı… Şimdiki aklım olsa hiç de öyle çalışmazdım…” “Üzüldüm” dedim ama devam edemedim, bizimkisi Pazarcık’ın son 100 yıllık tarihini bir güzel anlattı.
Havuzdan eve dönerken toplumdaki kebapçıların meslek hastalıklarını hiç de konuşulmamasının büyük eksiklik olduğunu düşündüm. Bizim toplumda kebap erkek işi… Erkekler gece gündüz ayakta çalışırlar. Varisten bel fıtığına her türlü illet onun yolunu gözler. Bir arkadaşımın aşırı şişmanlamasının nedeni patetes kızartma yağınının buharından kaynaklandığı bulunmuştu.
Gece yarısına kadar çalışmak ne demek? Çocukları uyurken seversiniz… Ne bir aile gezmesi ne de keyif alacağınız bir etkinliğe gidebilirsiniz… Hepsi sizin çalışma saatlerinize denk düşer. Bütün bunların bir diyeti olarak adamakıllı ücretiniz olsa, “Hadi eyvallah” dersiniz. O da yoksa Sebahattin Ali misali “Bir sitem gönder Allah’a…” Toplumda sağlık haritasına yönelik bir çalışma olduğunu sanmıyorum. İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Londra misali… Toplum sağlığı ile ilgili bir yazı bulabilir miyim deyü eski toplum gazetelerini karıştırırken Derman’ın 2006’daki bir araştırmasına rastladım. Araştırmaya göre; Londra’da yaşayan Türk ve Kürt toplumlarında intihar etmeyi düşünen, yüzde 80’ini kadınların oluşturduğu çok büyük bir kesimin varlığı ortaya çıktı.
Derman’a son bir yılda başvuran 482 Kürt ve Türk’ün yüzde 25’i en az bir kez intihar etmeyi düşündüğünü ortaya koyarken, 66 kişinin bizzat intihar teşebbüsünde bulunduğu belirlendi. İntihar etmeyi düşünen en büyük grup, 16-25 yaşları arasındaki gençlerden oluşurken en büyük neden “belirsizlik” ve “ülkesine geri dönememe” olarak ortaya çıkıyor. Derman’ın ürküten bu raporundan sonra en az 10 çoğu genç toplum üyesinin intihar haberini yaptık. Toplumun bu makus talihi değiştirmek hepimizin elinde ama en çok da Büyükelçilik ve Başkonsolosluğun… Sevgili okur bıyık altından gülümsediğini görür gibiyim. Orhan Veli misali “Geç bunları, anam babam, geç. Geç bunları bir kalem” dediğinizi de duyar gibiyim. Kendi haline bırakılmış, kendi göbeğini kendi kesen bir toplumuz. Belki Türkiye’deki yaşam standartı ile kıyaslayınca daha iyi olduğumuz düşünülebilir ama işin aslı hiç de öyle değil.
***
Müzeyyen Kaygısız’dan hâlâ haber yok. Kendisini aramayı sürdürüyoruz. Bir bilgi kırıntısı bile işimize yarayacaktır. Müzeyyen ile ilgili bilgisi olanlardan duyarlılık bekliyoruz. İstanbul’daki ailesi ve biz arkadaşları çok kaygılıyız.
***
Sevgili dostlar, uzun süredir toplum tarihiyle ilgili bir araştırma yapıyorum. 1950’lerden 2000’lere kadar toplumdaki iş yaşamına ilişkin fotoğraflarınız varsa kitapta kullanmak isterim. Sizlerin katkısını bekliyorum. Bana ulaşmak çok kolay. faruk@acikgazete.com
- Londra dünyanın en iyi şehri…
- Londra’dan iki cesur gazeteci geçti…
- Saygın şirketlerin “asgari ücret” entrikası
- İngiltere’deki Kıbrıslı Türk toplumu da KKTC seçimlerini heyecanla bekliyor
- İngiltere’deki devlet hastanelerinde yıldız dönemi…
- Bütün göçmenler bir günlük genel greve gitmeli
- Robinson, İşçi Partisi’ni etkiler mi ?
- Nereden çıktı bu veraset vergisi ?
- Türkiye’den, İngiltere’de emlak ve banka kredisi almak olası
- Singer dikiş makinesi tatilde



ENFIELD
HACKNEY
HARINGEY
ISLINGTON





