Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılıp, Kıbrıs adasında yeni bir devletin ilan edilmesi ve Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edildiğinin açıklanması, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına ve uluslararası hukuka aykırı olduğundan Türkiye, garantör ülke sıfatı ile Kıbrıs Cumhuriyeti’ni hayata geçirmek için 1974 yılında müdahalede bulundu. İşte Rumların ve Yunanlıların, “Türkiye adayı işgal etti” suçlamalarının perde arkası aynen bu şekilde. Suçlama tamamen hayal ürünü ve kendi yaptıklarını örtme çabasından öteye değil.
Türkiye’nin 1974 yılındaki haklı ve meşru müdahalesinden sonra, Kıbrıslı Rumların saldırılarından korunmak için Kıbrıslı Türkler adanın kuzey bölgesine göç etti ve kendi yönetimlerini kurdular. 1975 yılında Kıbrıs’ta Rumlarla birlikte ve ortaklaşa bir “Federal Devlet” kurulması amacı ile “Kıbrıs Türk Federe Devleti” ilan edildi. 1977 yılında başlayan ikinci etap müzakereler, Kıbrıslı Rumların adaya tek başlarına hakim olmak arzuları nedeni ile 6 yıl boyunca hiçbir sonuç vermeyince Kıbrıslı Türkler 1983 yılında, Kıbrıs müzakerelerine eşit statüde devam etmek için “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ilan ettiler. Türkiye’nin meşru müdahalesinin- Rum tezleriyle eşdeş bir şekilde- işgal olduğunu savunan (başta, ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere) Batı dünyası, Kıbrıslı Türkleri tanımak yerine cezalandırmayı seçtiler. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde aldıkları insanlık dışı kararlarla Kıbrıslı Türkleri dünyadan izole ettiler, dünya devletleri ile bağlarını kopardılar ve Rumların idaresi altına sokmak için elden geleni yaptılar. Aradan 48 yıl geçmiş olmasına rağmen halen daha Kıbrıslı Türklerin dünya ile bağları kopuktur. Direkt uçuşlar yoktur. Ticari, ekonomik, kültürel, eğitimsel, sportif ve politik her tür bağlantıları engellenmiş durumdadır.
Şükür ki, aradan 59 yıl geçtikten sonra uluslararası bir topluluk olan, “Türk Devletleri Teşkilatı” Kıbrıslı Türkleri, kendi kurdukları devletlerinin adı ile gözlemci statüsünde olsa bile üyeliğe kabul etmiştir.
İşin kötü tarafı, “İnsan hakları, demokrasi ve özgürlükler”in bayrak taşıyıcısı olmakla övünen ABD, Avrupa Birliği, Kıbrıslı Rumlar ve Yunanların, Kıbrıslı Türklerin Türk Devletleri Teşkilatına üyeliğini iptal ettirmek ve bozmak için elden geleni yapıyor olmalarıdır.
Bu üyelik, dünyaya açılan bir kapı olması nedeni ile Kıbrıslı Türkler için çok önemlidir. Kıbrıslı Türklerin artık yalnız olmadıklarını, arkalarında toplam 1 trilyon Doları aşkın hizmet ve mal üreten, 170 milyonluk nüfusa sahip üyesi bulunan, askerî ve siyasi açıdan tek ülke hâline gelmek adımlarını atan Türk Devletleri Teşkilatı’nın olduğunu göstermektedir.
Batı dünyasının sıkıntısı da budur. Hiçbir zaman ve koşulda artık, Doğu Akdeniz’de tek başlarına hakimiyet kuramayacakları, mevcut petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olamayacakları endişesi ile hem Türkiye’ye saldırmakta hem de KKTC’nin görünür olmasından duydukları rahatsızlığı gizlememekteler.
Ki, Batı dünyasındaki “insan hakları, özgürlük ve eşitlik kavramının” hangi değer ve seviyede olduğunu, İngiltere Başbakanı Churchill’in “bir damla petrol, bir damla insan kanından daha değerlidir” sözü net bir şekilde açıklıyor. Tabi Batının esas niyetini de…
- E Otur Oturduğun Yerde!
- Kıbrıs’ın Sahibi Biziz
- Kıbrıs birleşirse Türklerin hakkı ne olacak?
- Türkiye mi AB’ye, AB mi Türkiye’ye muhtaç ?
- Kıbrıs Niye Önemli
- Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
- Doğu Akdeniz’de Temelden Değişiklikler
- Türkiye-AB İlişkilerinde Değişim
- Türkçe niye yok
- 60 Yıllık Yanlış Düzeltilmeli