
Geçti yıllar. Göz açıp kapayıncaya kadar hızla aktı. Kimseye zararı olmadı onun. Hani şu kırmamak için kırılmaya dünden razı olanlar vardır ya. İşte öyle birisiydi o da. Zararı kendine, iyiliği herkese olanlardan. Zavallı çabalarla oluşmuş kupkuru bir saman balyası kadar etkisiz artık. Hep, bir şeyler daha güzel olacak heyecanıyla koşturdu. Uyardık onu, değmez dedik hiçbir şey icin. Mutlu edip, mutlu olmayı denedi durmadan.
Bakmayın şimdi öyle sus pus, tek kelime etmeye heves etmeden oturduğuna. Umut ağacı gibiydi o bir zamanlar. Herkese “neden olmasın” diye başlayan ümit dolu sözlerle cesaret verirdi. Sanki hiç sönmeyecek bir soba gibi umuduyla ısıtırdı herkesi. Şimdi soğuk yüzüyle , sönmüş yüreğiyle kimse için kılını kıpırdatmayan takati kalmamış bir viraneye döndü. Hesap edemedi. Hesapsızca yaptığı iyiliklerin onu bu denli çökerteceğini hesap edemedi.
Boşa yaşamışım diyor şimdi. Geç kaldı. Tüketmişim, bitirmişim kendimi diyor. Matruşka bebeklerin en küçüğü gibi kaldı. Minik ve çaresiz.
Duvardaki nişlerde renkli küçük çiçekleri, ve pür dikkat gözüne bakan sedef beyazı bir köpeği var sadece. Ona iyi gelen tek varlığı bunlar. Onu unutmayan sıkı dostları bunlar.
İnsansız hayatına nefes veren umutları…
Hikayeyi sesli dinlemek için linke tıklayınız:
https://www.instagram.com/reel/DO0qcGECRFn/?igsh=and6ZThqMXZ4eTls