Yazıyoruz, söylüyoruz sonunda haklı çıktığımızı görmek bazen bizi sevindirme yerine üzüyor.
İşte bundan seneler önce Abdullah Avcı göreve gelsin diye stadlarda şakşakcı takımı gaza getiren ve bir hafta gibi bir süre içerisinde hiçbir uluslararası deneyimi olmayan birini Milli Takım’ın başına geçirerek elde ettikleri rantları sayanlar sevine dursunla, bizler bir Dünya Kupası’ndan daha mahrum edilemnin üzüntüsünü yaşayalım. Bitime çeyrek kala yeni bir sansasyon yaratarak kendilerinden hesap sorulmasın diye Fatih Terim’i apar topar göreve getirenler ve bu görevin getirdiği ayrıcalıkları iyi bilen biri olarak uzun bir dönem bu rahat ve görkemli işten iyi para yiyeceğini bilen Fatih Terim, tüm spor kamuoyunu Narettin Hoca misali ‘ya tutarsa’ felsefesi ile bir dönem daha avutarak yollarına devam ettiler.
Yollarına devam ettiler diyorum çünkü Türk Milli Takımı’nın olması gereken yerlerde olmayışına veya anda arada kazanılan başarıları çok büyük bir işmiş gibi göstererek bizleri uyutma muduna koyanlar yine iş başında. Fatih Terim gelecek turnuvalar için yeni ve genç bir ekip oluşturacağını söylüyor.
Anlamakta zorlandığım olay Milli takımın bir altyapı kuruluşu olmadığından Milli takıma seçilecek kişilerin yaşının ne öneminin olduğu konusudur. Milli takım turnuvalar üzerine kurulan ve o gün için en iyi oyuncuların oyandığı bir organizasyondur.
En fazla hazırlık maçları , gurup maçları ve şampiyonanın süresi iki yılı geçmemektedir. Bir sonrakine içinden birkaç oyuncunun değiştiği bir ekiple devam edildiğini 100 yıldır tüm dünya genelinde görmekteyiz. Durum böyle iken bizimkilerin hala Amerika’yı israrla yeniden keşfetmeye çalışmalarına ben malesef Donkişotluk’tan başka bir sıffat bulamayacağım.
Şimdilerde hedef 2016 daha sonra 2018 ve 2020. Türk Milli Takımı bu turnuvaların hepsine katılabilecek güçte ama malesef içinden birine bile katılırsak yine başımıza baştacı yapacağımız başarısız olup başarılı atledeceğimiz anlayışla yola çıkıyoruz hakkımıza hayır.