Hekem düdük çalar maç başlar…. İlk iş rakipden topu almak. Bunun için koşmak lazım…. ama takım olarak koşmak lazım….. yani herkes koşacak.
Bu veriden elde edilen futbolda 1. kural koşacaksın ve 2. kural takım olacaksın….(ingilizler gibi) . daha sonra maç için de topa sahip olmak, pas atmak, kontrol, doğru pozisyon almak vs…. bunun için de yetişirken doğru idman almış olmak hatayı en aza indirmek ve doğru karar verebilmek için eğitilmiş olmak gerekir.( almanlar gibi)…… oyuncuda yıldız özelliği olabilmesi için yukardaki özellikler dışında özel yetenek ararsınız, mesela uzun mesafe Şut atan , milimetrik pas atan, kale içerisinde gol vuruşu yapan, duran top kullanan, hava hakimiyeti olan, (Brezilyalılar gibi)…. sonra bunları idare edecek ekip lazım… fizik olarak, mental olarak hazırlayacak..bilgili ve bilgiyi aktarım yeteneği olan biraz motivasyondan anlayan ancak sadece gaz ile işi götürme hayali kurmayan ( Jose Morinhio gibi) ….. Devamlılık gerekli…. her kayıptan her kazançtan sonra yere vurmayan, göklere çıkarmayan bir üst düzey yönetim kadrosu gerekli…Sabırlı bir toplum ve sporsever kitlesi gerekli….(Low, Brezilya sonrası ‘ 10 yılın karşılığını aldık dedi’ en azından 10 yıllık bir plan ve programla hareket edilmeli…. Bütün bu saydıklarım Türk Milli takımında yok bu nedenden dolayı Izlanda 3 Türkiye 0 .
Milli takım futbol öğretme yeri değildir. Revizyon ve yenileme ülke futbolunun alt yapısında başlar üst seviyeye çıkar ve orada süreklilik kazanır. Milli takımlar alt yapısında ise, geleceğin yıldızlarına birbirlerine alışma olanağı sağlanırken üst seviyede maçlar yapma alışkanlığı kazandırılır. Zaman ve zaman eskiyen nesil birkaç yıllık bir süre içerisinde değiştirilerek ivme kaybetmeden Milli takımı en üst seviyede tutularak yola devam edilir.
Fatih hoca sanki birşeyler yapıyormuş havası yaratarak mağlubiyeti kendi seçtiği sporculara yükleyerek takımı gençleştireceğini söylüyor. Tam da terellellelli…..