
İki genç sevgili oturuyor karşımda. Onlara bakınca çocukluk yıllarımda izlediğim tozpembe aşk filmlerini seyreder gibi oluyorum. Sevginin yüceliğine dair bir zamanlar hissettiğim tertemiz ve saf duyguları yeniden yaşıyorum.
Erkek olan ciddi, düşünceli. Bir derdi var gibi bakıyor trendeki reklam panolarına. Aslında baktıkları o baş döndüren resimler değil. Bu genç, zihnini kemiren çoğu gri renkli, sis kaplı dertlerine çare arıyor. Fırsatlar ülkesi İngiltere `nin, onu ve sevgilisini nerelere taşıyacağını bilmedigi bir yolculuğu yapıyor.
Koluna sımsıkı sarılan genç kadın bambaşka. Halinden memnun. Her şeyi olduğu gibi kabullenmiş. Gülümsüyor. Gözleri çok mutlu, ışık saçıyor baktığı her yere. Bir eliyle esmer yanaklarını kapatan uzun siyah saçlarıyla oynuyor. Sevgilisinin kolları arasından geçen diğer eli, taptaze bir gül taşıyor. Kırmızı bir gül. Elindeki bu gül, mutluluğunun sebebi. Bu gül, doğru bir hayat arkadaşına sahip olmanın sevincini taşıyor gözlerine.
Dünyasını paylaştığı düz siyah saçlı erkek arkadaşından (ya da kocasından) aldığı bu küçük kırmızı hediye dünyalara bedel adeta. Beden dilinden ve gözlerinden anlaşılıyor sevdiği adama ne kadar güvendiği. Erkek fazlaca bir tedirginlikle bu anı değil, yarının kederini yaşasa da hanımefendi doya doya şimdinin tadını çıkarıyor.
Hindistan’dan buralara kim bilir ne zorluklarla geldiler ve belki henüz aşamadılar bu acımasız sıkıntıları. Yolun henüz çok başındalar. İlk istasyondalar…
Kim bilir? Jaipur, Mumbai Bangalore, Kolkata? Onlar hangi şehrin gençleri acaba? Genç hanımefendinin iki kaşının arasında “Bindu” denilen kırmızı nokta yok. Evli değiller; belki de Hindu değiller. Bilmiyorum ama elbette tahminlerim var.
Babür İmparatorluğu’nun hükümdarı Şah Cihan gibi bu genç adam da yanında oturan hanımefendiyi deli divane seviyor. Belki onun için Taç Mahal’i inşaa edemez ama “Mümtaz Mahal” ne kadar sevildiyse, bu hanımefendi de o kadar çok seviliyor.
Ve biliyorum ki ümit varsa hayat var. Gülü hediye eden ve kesinlikle gülün sahibi için sonsuz umut var.
Onların aşkı tüm zorlukların üstesinden gelecek. Kolkola yola çıkmışlar; ilk zorluğu zaten aşmışlar.
“Hayat ya cesur bir maceradır ya da hiçbir şey!”
Bundan daha tatlı bir yolculuk olabilir mi?
Hikayeyi sesli dinlemek için linke tıklayınız: https://www.instagram.com/reel/C7O2y28JsA3/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MzRlODBiNWFlZA==