Merhaba, bugün size bir okuyucumdan gelen olumlu bir eleştiriden bahsetmek istiyorum. Okuyucum, otizmin ‘mental bir hastalık olarak nitelendirilemese de normalleştirilmesi mümkün olmayan bir farklılık’ olarak yazmış.
Aslında içinde bulunduğumuz paradoksu dile getirmiş. Ben ve birçok bu alanda uzman meslektaşlarım otizm ve DEHB’nin bir nörogelişimsel farklılık olduğunu savunurken, bunun tanısı Amerikan Psikiyatri Birliği’nin “Zihinsel Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı: DSM-5” kılavuzuyla yapılıyor ve nörogelişimsel engelli olarak tanımlanıyor! Kısaca nörogelişimsel farklılığı savunurken, tanı olarak medikal modelin kitabını kullanıp ‘engeli’ ve ‘bozukluklar’ dilini kullanıyoruz. Bu maalesef okuyucumun belirttiği gibi farklılıkları normalleştirme eğilimini özellikle, Türkçe konuşan toplumumuzda güçlendiriyor.
Türkçe konuşan toplumumuzda doktor-hasta hiyerarşisi vardır. Hasta, doktordan sağlığı için çare ve aslında bir çözüm arar. Tanı dilinde tam bu ilişkinin ortasında yer alır. Peki bu böyle iken nörogelişimsel farklılığı nasıl normalleştireceğiz? Sonuçta savunduğumuz farklılık, hastalık değil ve tedavi/çözüm değil de, yönetmek gereken bir gelişimsel farklılık olduğunu, nasıl ikna ettireceğiz?
Tanı verilme amacı aslında sağlık ve eğitim alanında çalışanlar için ortak bir dil kullanabilmek ve nörogelişimsel farklılık gösteren bireyin doğru, kişiye özel destek ve yönlendirme almasını sağlamaktır. Tanı özellikle İngiltere’de hukuksal olarak ‘Korunan özellikler’ (protected characteristics) olarak geçmektedir ve bu hukuksal tanım aslında nörogelişimsel bireyin haklarını alması ve savunması için çok önemlidir. Örneğin tanı almış bir çocuğun okulunun, hukuksal olarak o çocuk için, eğitimde değişiklikler yapma zorunluluğu vardır ve bu durum o çocuğun nörogelişimsel farklılığından dolayı, eğitiminden geri kalmamasını sağlar.
Bu ‘koruyucu özellik’ korumasına ihtiyaç duyuluyor çünkü nörogelişimsel farklılıklar yeni yeni anlaşılıyor, kabul görüyor ve normalleştiriliyor. Ama maalesef daha çok yolumuz var. Çevremize baktığımızda dünyamız aslında nörotipik insanlar için düzenlenmiş; eğitim tek tip (son 5 yılda bu hızla değişiyor), sağlık ve sosyal hizmetler aynı şekilde. Toplumsal olarak nörogelişimsel farklılıkları normalleştirdikçe ve bu farklılıkların insan türünün boy, göz rengi ve aile özelliklerinde olduğu gibi beyin algılama ve uygulamasında da farklılıkların olduğunu kabul edildiğinde ve dünyanın bu farklılıklar için daha işlevsel hale getirildiğinde, teşhis diline daha az ihtiyaç duyulacaktır. Bu yazıyı okuyan, nörogelişimsel farklılıklarla yakından veya uzaktan ilgisi olan herkesin bence bu konuda büyük bir görevi var. Özellikle çocuğu teşhis almak üzere veya alacak olan ailelerin, bu konuda çevrelerini bilgilendirmeleri, bu farklılıkların normalleşmesine ve çevremizde işlevsel değişiklikler yapılmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Okuyucuma bu olumlu eleştirisi için tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Sevgi ve sağlıkla,
Dr. Gözde Arslan
- Mükemmeliyetçilik, başarı ile ilişkili derin bir kişilik özelliğidir
- Dünya Otizm Farkındalık Günü
- Otistik Çocuklarda ve Gençlerde Zorlayıcı Davranışlar
- Otizim bir hastalık değildir, iyileştirilmesi gereken bir durum değildir!
- İki dillilik – Nöroçeşitlilik çoçuklarda iletişim stratejileri
- Otizim ve DEHB’de iletişim
- Yeni Yıl, Yeni Ben, Yeni Kararlarım…
- Yılbaşında Otizim – Ebeveynler için rehber
- Çocuğum Telefona / Bilgisayara Bağımlı, Ne Yapmalıyım?
- Otizim ve Maskeleme