Faruk Eskioğlu
Resonance tarafından Ipsos iş birliğiyle hazırlanan “2026 Dünyanın En İyi Şehirleri Raporu”na göre Londra, üst üste 11’nci kez dünyanın en iyi şehri seçildi.
Sonuçlar, London Turizm Fuarı’nda (WTM) düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. New York ikinci, Paris ise üçüncü sırada yer aldı.
Rapor; şehirleri “Yaşanabilirlik, Sevilebilirlik ve Refah” başlıkları altında değerlendirdi. Londra, refah kategorisinde birinci, sevilebilirlikte ikinci ve yaşanabilirlikte üçüncü sırada yer alarak genel sıralamanın zirvesine oturdu.
Kültürel çeşitlilik, eğitim, küresel bağlantılar ve şehir markası Londra’nın güçlü yönleri arasında gösterildi. Resonance CEO’su Chris Fair, bu raporun sadece bir sıralama olmadığını belirterek, şehir liderlerine geleceğe yönelik stratejik rehber sunduğunu ifade etti.
WTM London Direktörü Chris Carter-Chapman ise Londra’nın bu başarısının, şehrin dünya turizmindeki etkisini ve inovasyon merkezi olma rolünü pekiştirdiğini söyledi.
WTM Global Travel Report’a göre şehir turizmi yeniden yükselişte ve Londra’da uluslararası ziyaretçi sayısının önümüzdeki beş yılda yüzde 20’den fazla artması bekleniyor.
Rapor, şehirlerin iklim krizi, su kıtlığı, enerji dönüşümü ve salgın sonrası dengesiz toparlanma gibi zorluklarla karşı karşıya olduğuna da dikkat çekiyor. Buraya kadar yazdıklarım basından alıntıydı dostlar.
Bu yıl Londra’da kırkıncı yılım. Bu kadim şehrin 40 yıl önceki hali daha iyiydi sanki.
• Metro çıkışlarında çiçekçiler vardı. Rengarenk çiçek tezgahları sokak başlarına ayrı bir güzellik katardı. Üstelik çiçekciler her adres sorana dudak bükmeden yardım ederlerdi. • Londra’da küçük esnaf soluk alıp verebiliyordu çünkü süpermarket zincirleri Londra’yı bu kadar işgal etmemişlerdi.
• Her onbeş dakika yürüyüş mesafesinde karşılaşacağınız çay, kahve ve tütünün yüzlerce çeşidini satan keyif dükkanları ile piyano satış ve tamir atölyeleri vardı.
– – Sokakların kesiştiği köşe başlarındaki publar, publarda müzik kutuları artık nostalji oldu
. • Sokaklar sarı çizgilerle doldurulmamıştı, otomobil park sorunu yoktu. Belediyeler gelir elde etmek için park cezasını henüz keşfetmemişlerdi.
• Bazı sokaklar “egzos gazını önlemek” gibi saçma sapan bir bahaneyle trafiğe kapatılmamıştı. Okul yolları yasaklı değildi.
• Garip ama gerçek, çift katlı toplu ulaşım otobüslerinin üst katında sigara içilirdi. Bu otobüsler hareket halindeyken de arka açık kapıdan inilip binilirdi.
• Halk bugünkü gibi yoksullaşmamış olacak ki ikinci el dükkanları ve bit pazarında çok kaliteli eşya, giysi ve sanat eserleri bulabilirdiniz.
• Tam 40 yıl önce bir oda fiyatı 50 sterlin, bir işçinin haftalığı 250- 300 sterlindi. Şimdi oda fiyatı en az 12 katı, haftalık ise sadece iki katı…
• Her akşam köşe başlarında ve kırmızı ışıkta Evening Standart gazetesi satarlardı. Hafta sonları da süpermarket önlerinde de sosyalist gazeteler…
• Akşamları polis devriye gezerdi. Bazı filmlerde gördüğünüz gibi elindeki cobu bahçe demirlerine sürterek “Ben buradayım ha!” sesini çıkarırdı
. • Charles Dickens’in kitaplarındaki gibi yoğun sis olurdu. Bir keresinde ev yolunda otomobille sise yakalanmış kendimi bulutların arasında gezinir bulmuştum.
• Kaset ve video dükkanlarına uğramak ve kaset ya da video kiralamak epey yaygındı. Green Lanes’deki Bahar Video’dan Türkçe kaset ve video kiralardık.
• Sinema herkesin en büyük eğlencesiydi. Leicester Squer’deki Prens Charles sinemasında pazartesi ucuz matine ve Kings Cross’daki Skala Sineması’nda 24 saat film üzerine film izleyebilirdiniz.
• Gençler için ucuz bira eğlencenin olduğu köprü altı barları meşhurdu. Kings Cross’daki pazar öğleleri açık olan köprü altı barı The Church’de bunlandan biriydi.
• Her sokak başında kırmızı telefon kulübeleri, kulübelerde de bozuk para ya da telefon kartıyla çalışan telefonlar vardı. Yeni geldiğimde günlerde telefon, parayı yutmuştu.
Santralı arayıp yarım yamalak İngilizcemle durumu anlatmıştım. İki gün sonra eve telefon kartı gönderdiklerinde doğru bir ülkede yaşamaya karar verdiğimi düşünmüştüm.
• Eskiden Londra dikine değil enine genişliyor diye sevinirdik. Şimdi başta metro çıkışları olmak üzere gökdelenler doldu. Haliyle metrekareye düşen insan sayısı, dolayısıyla da suç oranı arttı.
• O zamanlar trafik yoğunluğunu azaltmak adına adına “Congestion” denilen dargelirlilerin merkez Londra’ya girişini zorlaştıran bir uygulama yoktu.
Ne yazık ki “Congestion” ödemesi 2 Ocak 2026 itibarıyla yüzde 20 artışla £15’ten £18’e yükseltiliyor. Daha da önemlisi de çevreci bir teşvik olarak uygulanan elektrikli araç (EV) muafiyeti sona eriyor. Yeni düzenlemeyle, EV sürücüleri de artık ücret ödeyecek.
Tabii zenginler için ya da şirket aracı kullananlar için hava hoş olacak… Bütün bu yazdıklarıma karşın son 11 yıldır Londra en iyi şehir seçiliyorsa varın siz eski halini düşünün. Bir insan işini, eşini ve şehrini sevmeli. Londra sevilesi bir şehir…
- Londra’dan iki cesur gazeteci geçti…
- Saygın şirketlerin “asgari ücret” entrikası
- İngiltere’deki Kıbrıslı Türk toplumu da KKTC seçimlerini heyecanla bekliyor
- İngiltere’deki devlet hastanelerinde yıldız dönemi…
- Bütün göçmenler bir günlük genel greve gitmeli
- Robinson, İşçi Partisi’ni etkiler mi ?
- Nereden çıktı bu veraset vergisi ?
- Türkiye’den, İngiltere’de emlak ve banka kredisi almak olası
- Singer dikiş makinesi tatilde
- 1 Eylül “Dünya Barış Günü” kutlu olsun



ENFIELD
HACKNEY
HARINGEY
ISLINGTON





