Günümüzde £6.70 olan asgari saat ücreti, 25 yaş ve üzeri çalışanlar için 1 Nisan’dan itibaren £7.20 oldu. Böylece bir milyonun üzerinde çalışan, yılda £900 artış aldı. Aslında nisan şakası gibi bir artış.
Bu zam yalnızca şehir içi ulaşım zamları ve belediye vergilerindeki artışı karşılayacak cinsten. Yıl boyu, yiyecek ve giyecekteki zammı siz düşünün. Havayollarındaki artışı ise hiç düşünmeyin! İçinden çıkamazsınız.
İşin kötü yanı ise asgari ücretteki bu minik artışın, bizim topluma yansımayacak olması. Eylül 2013’de kaleme aldığım “Türk ve Kürt işyerlerindeki sömürü” başlıklı köşemde şunları yazmıştım: “İngiltere’de asgari saat ücreti 6.31 sterlin iken bizim toplumda ne yazık ki 2.5 – 4 sterlin aralığında… Yaşam Standardı Vakfı ise asgari saat ücretinin ülke çapında 7.45, Londra’da ise 8.55 sterlin olması gerektiğini öne sürüyor. Üstelik bizim işçilerin ücretsiz izin ve fazla çalışma ücreti gibi sosyal hakları da yok. Hasta olup işe gelmeseler ücretleri kesilir… Cenaze, düğün ve doğum gibi özel günlerinde ücretli izin hakkı da, hak getire… Christmas dönemi 25-26 Aralık’ta koskoca Londra’da yalnızca Green Lanes’deki bizimkilerin işyerleri açıktır… İşçilerin sessiz kalmasında o kadar çok etken var ki. Ülkede işsizlik oranının çok olması, İngilizce bilmemeleri hatta çalışma izinlerinde sorun olması gibi… En büyük etken de haklarını arayacak, kendilerine yol gösterecek derneklerin yetersiz kalması… Çalışma yasaları; çalışan ne kadar zorda ya da özel durumu olsa da işverenin bu durumu kötüye kullanmasına karşıdır. Lâmı cimi yok! İşçinin emeğini vereceksin, bütün sosyal haklarını da tanıyacaksın kardeşim! Fazla çalıştırdığın saatlerin ücretini hem de 2 katı ödeyeceksin!”
Evet dostlar, bizim toplum üyesi işverenlerin çoğu, ne yazık ki işçilerin özel konumlarını da kullanarak günümüzde sosyal haklardan arındırılmış, en fazla 5 sterlin saat ücreti ödüyor… “Britanya Demokratik Güç Birliği Platformu”, Türkiye’deki olaylara refleks göstermeyi sürdürsün ama burnumuzun dibindeki bu vicdansız sömürüye karşı da “Emek Komisyonu” oluştursun artık. İşçileri örgütlemek sendikaların işi. Ben pratik yaşama uygun bir öneride bulunuyorum: “Emek Komitesi” işçisine emeğini veren işverene teşekkür etmeli, vermeyenin kapısında da kazan kaldırılmalı. İnanın çok şey değişecektir. Ben de bu komitenin gönüllü koşturanı olmaya hazırım.
“Platform, emeğe sahip çıktığı ölçüde, toplumsal olaylara duyarlılığı da artıracak ve “Biz burada 250 biniz ama en can alıcı protestolarda 250’yi geçmiyoruz’ sorununu da çözmüş olacaktır” diye düşünüyorum.
***
Geçen pazar Britanya Alevi Federasyonu’nun İngiltere Alevi Kültür Merkezi-Cemevi’nde düzenlediği sohbet toplantısına katıldım. Toplantıda 40’a yakın katılımcı arasında yer alan akademisyen Gaye ve eşi ekonomist Selim Yılmaz da ayaklarının tozuyla Türkiye’de olup bitenleri aktardılar.
Gaye Yılmaz, Barış için imza veren 1128 akademisyen arasında yer aldığını belirterek, hükümetin yaptığı baskılar sonrasında sayılarının üç beş fire vermesine karşın yeni katılımlarla 2 bini aştıklarını söyledi. Selim Yılmaz ise Artvin’de yandaş şirkete siyanürle altın arama izni veren AKP’nin yasaları çiğnediğini ayrıntılarla anlattı. Selim Yılmaz, AKP hükümetinin yaşamın her alanındaki baskı ve zulmünün vatandaşları doldurduğunu vurgulayarak, yeni ve daha büyük bir Gezi’nin patlayabileceğini öngördü.
Sohbete katılanların ortak görüşü ise ezilenlerin “ben” demeden, birlik içinde “biz” anlayışıyla safları sıklaştırma istekleriydi… Sohbet keyifli ve umut vericiydi. “Gaz maskelerini şimdiden hazırlayalım” derim…
- Soyguncu havayolu şirketlerine karşı kampanya
- Ankara Anlaşmalı öğrencilerin haklı kampanyası
- ‘Universal Credit’ dedikleri ?
- 2 Mayıs’taki oyum
- Oxford Street’de Urfa’daki işçileri desteklemenin erdemi
- Namık Kemal’in Londra’daki izi
- İngiltere’de emekli maaşı 50 paket sigara karşılığında
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (II)
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (I)
- İngiltere laikliği sağlamlaştırıyor