Biri size ‘ben ırkçı değilim’ diye söze başlıyorsa, oraya bir soru işareti koymak gerekir. Çok değil 70 yıl öncesine kadar bugün ‘modern’ olarak gördüğümüz birçok devlette ırkçılık açıktan yapılıyordu, şimdilerde gizliden yapılıyor. İnsanlar renklerinden, inançlarından, milliyetlerinden, fiziksel durumlarından ya da diğer farklarından dolayı dünyanın her yerinde ayırımcılığa uğramaya devam ediyor. Bilinç altlarında saklanan bu hastalık normal zamanlarda kamufle olur, birinin damarına bastığınızda ya da ortada bir başarı, kıskançlık durumu varsa ortaya çıkar.
Acıları herkes paylaşır, gerçek insan ve gerçek dost sevinci paylaşandır. Ülkenizden uzakta yaşıyorsanız ve bir azınlığa mensupsanız başarınız kolay taktir görmez. Bir yere gelebilmek için ‘yerli’ bir insandan daha fazla efor harcamanız, daha yetenekli olmanız gerekir. Buna rağmen şans size gülüp bir başarı elde ettiğinizde önce sizi yok sayan görmeyen bakışlar, takip etmeye başlar. Otobüsleri kullanırken, restoran mutfaklarında yemek yaparken ya da çöpleri temizlerken sizi görmeyen bakışlar sessizce üzerinize yapışır. Irkçılığın en somut sonucu fiziksel saldırıdır.
Kuzey Avrupa ülkelerinde, ABD’de hatta Avusturalya’da kısa zaman önce yaşanan kanlı örnekler halen hafızalarımızda. Saldırılar her zaman bu boyutta olmayabilir kuşkusuz, ‘ben aslında ırkçı değilim’ cümlesi ile başlayan sürecin doğal sonucudur katliamlar. Kanlı katliamları en cahiller en fanatikler gerçekleştirir. Planlı ya da kendiliğinden gelişen bu eylem aslında bir sonuçtur ve gerçek suçluları oralara sürükleyen ‘yarım aydınlar’ ve ‘sosyal faşistler’ vardır. Bu tipler bazen medyada bazen üyesi olduğunuz parti içinde kısaca her yerde karşınıza çıkabilirler. Eleştiri demokrasinin temelidir ve her zaman yapılmalıdır.
Bir yabancı hangi eleştirilere maruz kalır biliyor musunuz? Önce öz sansüre maruz kalır, kendi kendini denetler, yapabilir miyim, acaba yeterlimiyim diye uzun süre düşünür. Sonra özeleştiri süreci başlar, yanlış yaptım mı, sorgulaması başlar. Daha sonra kabuğundan çıkıp bir şeyler yaptığında dışardakilerin eleştirileri ile karşılaşır. Önce görmezden gelirler, öz güveninizi yok etmek isterler, başarı çıtası arttıkça bakışlar homurdanmalara dönüşür, sosyal medyada sahte imzalarla yazmaya başlarlar, kelime oyunlarının arkasına saklanmaya çalışırlar. Kim yapıyorsa yapsın, nerede yapıyorsa yapsın, ötekileştiren tüm bakış açıları ‘ayırımcıdır, ırkçıdır’.
Aşağılarda sizi görmeyen gözler, yukarılara çıktıkça eleştirilerinin dozunu artırırlar. Etnik kökenden gelen çocukların okullarda çeteleşmesinin bir nedenide hoyrat davranışlara karşı çocukların kendilerini savunmak için bir araya gelip güven duygusu kazanma çabasıdır. İşe yaradığını görünce sonraları bazıları devam eder ve maalesef ağır bedeller öderler. Çok az eğitimci bu durumun kökenine inip sağlıklı sonuçlar çıkartır. Ayırımcılık ve dışlanma birçok yapıda benzerlikler gösterirler, parti yapılanmalarında ve diğer örgütlenmelerde de bu böyledir, siz masada olmadığınızda adınızı anmayanlar, biraz öne çıktığınızda ‘Community sharing’ toplumsal paylaşım diyerek önünüzü kesmek isterler. O masalarda hiç bulunmamanız eksiklik olarak görülmez ve sorgulanmazken, hasbelkader bir kişi fazla olsanız kıyametler koparılır.
Politikanın içinde bir toplum düşünün ki kullandığı oylarının neredeyse tamamını aynı partiye versin, aktif üyeleri seçim kampanyaları sırasında haftalarca kapı kapı oy toplasın, partiye para toplasınlar ve üyeler yıllarca partilerine aidatlar ödesinler. Tüm görevlerini fazlasıyla yerine getirmelerine ve tüm demokratik kurallara ve parti teamüllerine uymalarına rağmen her geldikleri kademe sorgulanıyorsa bu topluma karşı ırkçılık yapılıyor demektir. Çağımızın en tehlikeli salgını ırkçılıktır. Virüslerden de diğer hastalıklardan da daha tehlikelidir.
Aşısı ise sessiz kalmamaktır. Birçok gereksiz yerde seslerini yükselten, on saniye trafikte bekledi diye korna çalan insanlar, kime yapılırsa yapılsın asıl ırkçılığa, ayırımcılığa karşı tepki göstermeliler. Belli odakların toplum aktivistlerini ‘baskılamalarına’ izin vermemek gerekir. Dünyanın en büyük metropollerinden biri olan Londra’da kendi kapalı toplumunuz içinde izole yaşarken birçok şey fark edilmeyebilir.
Yaşadığınız şehir Londra Belediyesi’ne ya da bir başka ilçe belediyesine başkan olduğunuzda ırkçı tavırlar o zaman ortaya çıkıyor. Servis hizmeti yürütüyorsanız, birilerinin garsonluğunu ya da şoförlüğünü yapıyorsanız ırkçılığı fark etmeyebilirsiniz. Siz bir servis istediğinizde ya da başarı elde ettiğinizde ‘hastalıklı tavırlar’ asıl o zaman ortaya çıkıyor. Bizden değil diyerek sessiz kalmak en büyük yanlıştır. Dışlananların, ezilenlerin en büyük gücü birliktelikleridir. Başkalarına yapılanlara göz yumarsanız sıra en kısa zaman içinde size de gelecektir.
- İşçi Partili adayların kazanma şansı yüksek…
- Sokağa çıkma yasağını kaldırmanın yol haritası
- İngiltere, Türkiye arasında seyahat yasak değil ama çok zor
- Kripto Para Piyasasında Neler Oluyor?
- Sokağa Çöp Atmak Alışkanlık Haline Geldi
- 6 Mayıs 2021 UK Seçimlerinde Herkes Galip!
- 6 Mayıs 2021 Seçimleri
- İlk Defa Ev Alacaklara Kolaylıklar!
- İngiltere ‘açılımında’ yeni yol haritası
- İngiltere-Türkiye arasında uçuşlar nasıl yapılıyor?