
Tüm dünyada ekonomik daralma ve sıkı para politikaları gündemde. Azdan az, çoktan çok gider. Zengin fakir tüm ülkeler, ekonomik istikrar için kaynak yaratmaya çalışıyor.
Bir sosyal devlet olan İngiltere, bütçe açıklarını kapatmak için sosyal yardımlara göz dikmiş durumda. Sosyal yardım alanlar 28 günden daha fazla yurt dışında kalamayacak. Yasa çıktı ve uygulamaya girdi bile. Kuralı ihlal edenlere yaptırımlar gelecek. Bu tür insanları şikâyet edenlere de para ödülü var.Tüm dünyada ekonomik daralma ve sıkı para politikaları gündemde. Azdan az, çoktan çok gider. Zengin fakir tüm ülkeler, ekonomik istikrar için kaynak yaratmaya çalışıyor. Bir sosyal devlet olan İngiltere, bütçe açıklarını kapatmak için sosyal yardımlara göz dikmiş durumda. Sosyal yardım alanlar 28 günden daha fazla yurt dışında kalamayacak. Yasa çıktı ve uygulamaya girdi bile. Kuralı ihlal edenlere yaptırımlar gelecek. Bu tür insanları şikâyet edenlere de para ödülü var.
İngiltere gündeminde bu günlerde bir başka tartışma daha var. Fakirlere, paraları olmadığı için uçuş ya da yurt dışına çıkış yasağı getirilirken, çok parası olduğu için sürekli tatil yapanlara da “karbon pasaportu” kısıtlama önerisi gündemde. Fakirler, yardım paraları ile tatil yaptıkları için ekonomiyi bozmakla suçlanırken; zenginler de çok uçtukları ve çok karbon salımı yaptıkları için “doğanın dengesini bozmakla” eleştiriliyor. Kulağa iki farklı mesele gibi gelebilir ama aslında ikisi de ortak bir soruya işaret ediyor: Gezegenin geleceği ve toplumsal adalet aynı anda korunabilir mi?
Önce karbon pasaportu…
Henüz tartışması süren öneriye göre, her vatandaşa yıllık bir karbon hakkı tanınıyor. Bu hak, özellikle yurtdışı uçuşlarda hızla tükeniyor. Londra–New York gidiş-dönüş gibi uzun mesafeli bir uçuş, ortalama bir vatandaşın yıllık karbon bütçesini tek başına sıfırlayabiliyor. Bu nedenle hak bittiğinde, bir sonraki yıla kadar uçamıyorsunuz. Ulaştırma sektörü, ülkenin en büyük karbon salım kaynaklarından biri olduğu için bu öneri, iklim hedefleriyle bireysel özgürlüklerin çatıştığı bir dönemin kapısını aralıyor. Ama tartışma bununla bitmiyor. Aynı arenada konuşulan başka bir öneri daha var: Devlet yardımı alanlara uçuş yasağı veya kısıtlaması. Gerekçe net: “Vergi verenler, sosyal yardımları finanse ediyor; bu parayla lüks tatil yapılması adil mi?” Bu görüşe göre yardıma muhtaç bireyler, bütçe kısıtlı olduğu sürece tatil yerine temel ihtiyaçlara yönelmeli. Burada mesele sadece uçuş sayısı değil, özgürlük meselesi.
İklim Adaleti mi, Sosyal Ayrımcılık mı?
İklim adaleti savunucuları, karbon pasaportunun eşit uygulanması gerektiğini söylüyor. “Herkesin eşit karbon hakkı olsun” kulağa adil geliyor. Fakat işin pratiğinde, zenginler ekstra karbon hakkı satın alabilirken, dar gelirli veya yardıma muhtaç kesim bu lükse erişemeyecektir. Sosyal adalet perspektifinden bakanlar ise, yardım alanlara yönelik uçuş yasağını “çifte ceza” olarak görüyor. Maddi zorluklar hayatı zaten kısıtlıyorken, bir de hareket özgürlüğünün sınırlanması, toplumsal ayrımcılığı daha da derinleştirmez mi? Üstelik bazı durumlarda bu uçuşlar “tatil” değil, aile ziyareti ya da acil ihtiyaçlar için olabiliyor. Karbon pasaportu gerçekten gelir durumuna bakmaksızın eşit uygulanabilir mi? Sosyal yardım alanlara uçuş kısıtlaması, toplumun en kırılgan kesimlerini daha mı ötekileştirir? İklim politikaları, sosyal politikaları gölgelemeden nasıl inşa edilebilir? Akıllarda bu ve benzeri “deli” sorular…
Dengeli Bir Yol Mümkün mü?
Karbon pasaportu gibi sistemler, ekonomik eşitsizlikleri dikkate almadan uygulanırsa, niyet iyi olsa bile sonuçta adaletsizliğe yol açar. En adil yöntem, karbon maliyetlerinin doğrudan bilet fiyatına yansıtılmasıdır belki de. Uçuş ne kadar çok karbon salımı yaratıyorsa, fiyatı da o kadar yüksek olmalı. Böylece kural herkese eşit uygulanır, kimin uçacağına bütçesi ve tercihi karar verir. Bunun yanında, daha yeşil ve erişilebilir alternatiflerin yaygınlaşması şart. Hızlı tren hatları, gece trenleri, düşük karbonlu feribotlar ve yerel turizm seçenekleri desteklenmedikçe, uçuş yasağı tek başına çözüm olamaz. Karbon pasaportu, iklim krizine karşı radikal bir fikir; yardım alanlara uçuş sınırlaması ise sosyal adalet tartışmasını alevlendiren bir öneri. Asıl mesele, “Kim nereye gidemez?” değil, “Kim iklime ve topluma adil bir yükle katkıda bulunabilir?” sorusuna vereceğimiz yanıttır. Çünkü gerçek adalet, hem gezegeni hem de insanı aynı anda koruyabilmektir. Aksi halde iklim politikaları, iyi niyetle yola çıkıp, toplumsal eşitsizliği büyüten araçlara dönüşebilir. Ve o zaman, kurtarmaya çalıştığımız dünya, içinde adaletin azaldığı bir yer haline gelir.
- Labour’un Tehlikeli ve Zor Sınavı
- İstifa
- Vatan, Bayrak, Göç, UK
- Kış Soğuk Geçecek, Faturalar Sıcak Gelecek…
- Zil Çaldı, Okullar Açıldı, Eğitimde Eşitlik Şart
- Çocuk Yardımını Kimler Alabilir, Ne Kadar Alabilir?
- Yağmur Ülkesi İngiltere’de Su Krizi Kapıda
- Birleşik Krallık, Kripto Para Yarışında Geride mi Kaldı?
- Yeni Sol Parti Yolda, Siyasi Dengeler Değişiyor…
- Emeklilikte Yoksulluk Kapıda mı?