Bilinen o ki günümüzde psikolojik problem yaşayan bireylerin ancak 3’te 1’i ya da daha azı psikolojik terapi ya da profesyonel yardım istiyor. Psikolojik problemler yaşayan insanlar çoğunlukla terapiyi başvurulacak en son çare olarak görüyorlar..
Özellikle erkekleri bu konuda ikna etmek oldukça zor ama bu zorluğu kadınlarda, çocuk ve gençlerde de sıklıkla görmek mümkün. Terapinin çoğunlukla işe yaradığı ve bireylere yardımcı olduğu bilinmesine rağmen zihinlerde varolan, davranışlara hakim olan bu durum ısrarcı bir şekilde varlığını devam ettiriyor.
Depresyon olsun, kaygı olsun, panik olsun yaşanılan psikolojik problemlerin en önemli ortak noktalarından biri KAÇMAK. Sadece terapiden kaçmak değil, günlük bireysel, sosyal, ailesel yaşam içerisinde tekrar edilen kaçma davranışları ortaya çıkan problemlerin çözülmesi yerine daha fazla artmasına ve de kompleks, içinden çıkılmaz bir hal olmasına neden oluyor. Örneğin sosyal fobi yaşayan birey sosyal bir ortama girdiğinde arkadaşlarının içinde kendisini aptal yere koyacağını düşünüp davet edildiği doğum günü partisine gitmemeyi seçebiliyor. Red ettiği davetler arttıkça arkadaşlarıda sonunda kendisinden koparak onu sosyal etkinliklere davet etmeyi kesebiliyor. Böylece sosyal fobi olarak başlayan problem, yalnızlaşmaya, depresyona ve daha çok karmaşıklaşan psikolojik problemlere neden olabiliyor. Bu süreci diğer yaşanan psikolojik problemlere de çok rahatça uygulayıp yüzlerce örnek verebiliriz.
Psikolojik problemlerin oluşmasına ve de devam etmesinin en büyük nedeni olan kaçma, kendisini terapi isteme noktasında da ortaya çıkarıyor. Örneğin sosyal baskıdan, elalemin ne diyeceğinden korkan birey, eğer terapi alırsa zayıf bir insan olarak görüleceğini, deli damgası yiyeceğini, ve bundan böyle her zaman negatif bir gözle irdeleneceğini düşünerek çok ciddi anlamda problemler yaşasa bile terapi almaktan kaçabiliyor. Çünkü terapi ile gelecek olan sosyal ve bireysel negatifliğin, kendisinin içinde bulunduğu negatiflikten (depresyon, kaygı, panik vb.) daha güçlü olduğu yargısıyla hareket eden birey, terapiyi en son çare, hatta düşünülmeyecek bir çare olarak kafasında şekillendirebilecektir. Böylece terapiden kaçmak bireye daha çok cazip gelecektir.
Sonuç olarak ömür boyu damga yeme korkusunun yanında yenilme, yenik düşme ile bir tutulan terapi daha işin başında yok sayılabiliyor. Bu konudaki sosyal baskının fazlalığından dolayı insanlar kafalarındaki terapi ile ilgili yanlış bilgileri gözden geçirme ya da düzeltme fırsatını da kaçırabiliyorlar.
Örneğin terapinin sadece konuşmayı içerdiğini düşünenler aslında terapi sürecinde yaşayacakları duygusal değişimleri ya da terapinin aslında onlardan bir çok davaranışlarını değiştirmeleri isteyeceğini öğrenme fırsatını yakalayamıyorlar. Tabii ki her terapi yöntem açısından bu konuda bir tutulmamalı. Zaten terapilerden devamlı kaçtığımız için aslında birçok farklı terapi dalınında olduğunu öğrenme şansını da yitiriyoruz.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!