Önemli olan bir insanın içinde vicdanının olup olmaması değil, vicdanının düşünüş ve varoluş tarzlarının altında ezilmemesidir. Genel olarak diyebiliriz ki herkeste vicdan vardır fakat o vicdan anlayışını belirleyen tek başına, kitaplarda yazılıp çizilenler değil (dini – kutsal kitaplarda dahil), bireylerin kendilerini içerisinde buldukları kültürler ve o kültürlerin davranışlarda cisim bulmasıdır.
Bu kültürel durumlar mezhepsel olabilir, grupsal, bölgesel olabilir ya da ailesel olabilir. Sonuçta vicdan anlayışı ve davranışı toplumdan topluma, kişiden kişiye değişiklikler gösterir. Burada bahsi geçen değişiklik duygusal olarak hissedilip, pratikte gözlemlenen değildir. Çünkü vicdan sergileme, yaşama durumu birbirine benzer.
Böyle düşünürsek bizim gibi olmayan, yani bizim grupta olmayan insanlardan etrafımızdaki olaylara, durumlara bizim hissettiğimiz vicdansal tavrı beklemek ve de istemek hiç de gerçekçi olmaz. Grupların vicdansal davranışları kendi grup çıkarları ile örtüşmek durumundadır. Burada önemli olan o grubun devamlılığı ve de çıkarlardır. Eğer bir vicdan gösterilecekse ancak kendi grubundakilere gösterilmelidir çünkü diğerlerine gösterilecek olan vicdan, bağlı oldukları grubun iyiliğine hizmet etmeyeceği düşünülür.
Bundan dolayıdır ki iktidar sahipleri toplumu oluşturanların ayrı olmasını, kavgalı olmasını ister. Gruplaşma ve bölünme onların işine gelir. Elden geldiğince grupların birbirinden nefret etmesi kışkırtılır. Böylece farklı gruplardaki bireyler birbirlerinin acılarına ağlamamayı, hatta sevinmeyi öğrenirler. İktidarlar için savaş, kavga, bölünme iyidir. Barış, birliktelik empatiyi doğurur. Empati ezen iktidarlar için en büyük kötülüğü temsil eder. Çünkü empati duymak karşısındaki insanın, farklı grupta da olsa acısını hissetmeyi getirir. O yüzden iktidarlar gruplar arasında empatinin gelişmemesi, var olmaması için ellerinden geleni yaparlar. Empatinin olduğu yerde vicdanlar daha çok benzeşir, insanlar birbirlerine ne kadar çok benzediklerini görmeye başlarlar.
Bu durum farklı olan, birbirine acı çektirmiş grupları da korkutur. Çünkü iktidar olmak isteyen grubun derdi vicdan, iyilik değil iktidar olmaktır. Kendi grubunun düşüncesinin iktidar olmasıdır. Yani iktidarları korkutan empati, iktidar olmayan ama iktidar olmak isteyen grupları, örgütleri ve liderleri de korkutur.
Empati eşitliği, benzerliği oradan yavaş adımlarla da olsa özgür olmayı doğurur. Çünkü empatiyi yaşayan insan zayıflıklarının, eksikliklerinin görünmemesi için giydiği, taktığı maskelerin önce farkına varır sonra da çıkarabileceğini anlar. O anlayış iktidarların ya da iktidar olmak isteyenlerin istediklerinin tam tersini yapmaktır. Maskelerin çıkarılması bireylerin birbirlerini görmesini, eğer varsa yaraları onların gereken havayı alıp iyileşmesini sağlar.
Empati birleşmenin, anlayışın ve özgürlüğün temel taşıdır. Ayrılıklara parçalananların, yokluklar içinde “zayıf” kaldığının farkına bile varmayanların birbirinden her gün daha çok nefret etmeyi öğrendiği bir ülke de, o ülke insanlarının iyi olmasını sağlayacak panzehirdir empati.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!
- Çocuklar Devamlı Mutlu Olmak Zorunda mı?