Eski Bakan David Miliband’ın politikaya ve ülkeye veda yemeği, Özer restoranında verildi… David’in kardeşi Ed ile İşçi Partisi’nin liderliği için kapışmış ve koltuğu Ed’e kaptırmıştı. Geceye Ed de katıldı. Partinin eski ağır topları da vardı…
Sri Lanka’da Tamil Kaplanları ile çıkan iç savaşta büyük uzlaşmacı rolü oynayan Miliband’in vedasına çok sayıda İngiltere’de yaşayan Tamil’liler de katıldı. Bir gazeteci olarak dikkatimi çeken bizim toplumdan siyaset yapan İşçi Partililerin olmayışıydı…
Bizimkiler David-Ed rekabetinde politik bir dil kullanmayıp açıktan David’i desteklemişler ve sonunda da David ile birlikte kaybetmişlerdi… Şimdi bir de David’in hoşçakal partisine katılıp “Ed ile göz göze gelmemeyi tercih ettiler” galiba diye düşündüm…
Miliband kardeşlerin ve diğer konukların Hüseyin Özer’i yakın arkadaşları olarak görmeleri bir gazeteci olarak benim de gururumu okşadı doğrusu. Hüseyin Özer de her zaman olduğu gibi hem konuklarla ilgilendi hem de kusursuz bir gece için kaşı ve gözüyle orkestrayı ahenkli bir şekilde yönetti…
Gecede Hintli bir kadın avazı çıktığı kadar bağırarak David Miliband’ı protesto etti ve sonra da restoranı terkedip gitti… David Miliband’ın Tamil politikasını eleştirdiği söylenen protestocu diğer konuklar tarafından anlayışla karşılandı… Sanırım Türkiye’de olsa kadıncağızı yaka paça dışarı atmaya çalışırlardı…
Gecede Miliband kardeşlere Türkiye’deki Gezi Parkı Direnişi ile ilgili görüşlerini sordum. Yorum yapmayacaklarını söylediler. Aslında “olumlu” yorumları olsa çekinmeden söylerlerdi. Olumsuz yorum için iki kez düşünmeleri İngiliz politikasının inceliğini de gösteriyor.
Ağızdan çıkan lafı geri almak mümkün değil… Türkiye’deki siyasilere aklına geleni söylüyor… Partisine örnek olması gereken Başbakan Tayyip Erdoğan bile eylemcilere “çapulcu” dedi, “ayyaş” dedi… Kesmedi… “Kökü dışarda hainler” diye devam etti…
Türkiye’deki ve İngiltere’deki Türk ya da Kürt siyasetçilerin İngiliz politikacılardan öğreneceği çok şeyler var…
***
İngiltere nüfusu giderek yaşlanıyor. Uzmanlara göre böyle giderse elli yıl sonra ülke ekonomisi yalnızca emekli maaşlarını ödeyebilecek…
İngiltere Balkan’lardan gelen göçün de etkisiyle bu makus talihini biraz hafifletmişe benziyor. Ulusal İstatistik Ofisi’ne göre geçen yıl 724 bin 674 doğum ile 1971’den bu yanaki en büyük artış olmuş…
Türkiye’de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” ısrarının kökeninde de bu var… Arabayı çekecek atlar ne kadar gençse arabaya o kadar çok yük yükleyebilir ve atları daha çok koşturabilirsiniz…
“Bu insanca bir istek mi?” diye sorarsanız “Değil tabii” derim…
***
Geçen hafta Polis ve Adalet’ten Sorumlu Bakan Damian Green, “Polis halkla ilişkilerini güçlendirmek istiyorsa daha nazik olmalı” dedi…
İngiltere’de polislerin halka güven veren yüzlerden seçildiğini okumuştum. Örneğin yüzünde çiçek bozuğu olan birisinin polis olması çok zor… Polis yalnız fizik olarak değil, davranış olarak da hukuka saygılı olmalı. Herşeyden önce saygılı olacağı o hukuku çok iyi bilmeli.
Ya Türkiye’de? Gezi olaylarında; gerçek mermi atıp katil olan, Taksim’de tuttuğu eylemcinin yüzüne plastik mermi sıkan, biber gazı kapsülünü eylemcinin gözüne hedef alan, eli sopalı sivilleri yanında çalıştıran, kask numarasını silen, delilleri yok eden ve gazetecilerin görüntü almasını engelleyen polisin itibarından söz edebilir miyiz? Ya da “bazı münferit olaylar” deyip geçiştirebilir miyiz?
“Türkiye’de de polis nazik olmalı” derseniz herkes güler… Türkiye’de polis önce insan olmalı… Nezaketi sonra ararız…
- 2 Mayıs’taki oyum
- Oxford Street’de Urfa’daki işçileri desteklemenin erdemi
- Namık Kemal’in Londra’daki izi
- İngiltere’de emekli maaşı 50 paket sigara karşılığında
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (II)
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (I)
- İngiltere laikliği sağlamlaştırıyor
- Emekli WASPI kadınlarının zaferi…
- İngiltere’nin simgesi Minilerin tasarımcısı: İzmirli Alec
- Kral Charles ve bir yoksul hastalığı olarak kanser…