
Yine ayakta gidiyorum. Victoria İstasyonu hep böyle kalabalık. Tekrar ettiğim çileli bir rutin bu. Ve neyi farkettim biliyor musun sevgili okuyucu?… Ayakta ya da oturarak giderken diğer yolcular rahatsız olmasın diye öyle büyük bir çaba içerisindeyim ki…
Yanıbaşımda beton bir heykel gibi kaskatı duran adamın kollarının duruş şeklini almış vücudum. Bedenimdeki rahatsızlığım, onun rahatlığına entegre olmuş. Başkası yokmuş gibi rahat davranan bu tür sefil yolcuların keyfine keyif katıyorum. Ve biliyor musun sevgili okuyucu? Sürekli bir başkasına yer vermekten neredeyse hiç oturamıyorum artık. Ayakta giden yaşlı yolcuyu yahut hanımefendileri adeta saklandıkları yerde bulup onlara yer veriyorum. Bir başka yolcuya yer vermek ise mesele, trende benden daha genç sayısız yolcu var aslında. Genc sayılmam anlayacağın …Sanırım ben takıntılıyım. Problemli olan benim.
Adeta rahat rahat yolculuk edememek üzerine saplantılıyım. Normal değilim… Başkalarını rahat ettireyim derken, şu an ayakta aldığım bu şekil gibi çarpık ve kambur bir hayatım oldu benim. Normal değilim… Rahat değilim. Rahatsızım ben. Ayakta gidiyorum.