
Bir gün komşularından biri Nasrettin Hoca’nın evinin etrafına tuz serpiştirdiğini görür ve Hoca’ya sorar. – Ey hoca neden evinin etrafina tuz döküyorsun? Nasrettin Hoca cevaplar; -Kaplanları evimden uzak tutmak için. Komşu şaşırır, -Ama hocam bizim buralarda kaplan olmaz ki! Hoca karşılık verir, -Elbette!!
Nasrettin Hoca’ya göre kaplanları evinden uzak tutan etken evinin etrafına serpiştirdiği tuzdan başka birşey değildir. Başka bir yerde George Eliot’un, Adam Bede isimli romanında, Mrs Poyster güneşin her sabah kendi sesini, söylediği güzel şarkıları duymak için doğduğuna inanan kibirli bir horoz’dan bahseder. Kim horozun yanlış olduğunu söyleyebilir ki?
‘Ben biliyordum böyle olacak’, ‘Zaten emindim bu benim kara kaderim’, ya da ‘Hep beni mi bulur böyle şeyler?’. Bu cümleler size pekte yabancı gelmiyordur. Doğruluğuna inanarak, güvenle söylediğimiz bu cümleler, düşünceler aslında kendi kendimize yerine getirdiğimiz kehanetlere dönüşürler. Bu durumu depresyon, özgüven ya da endişe sorunları yaşayan insanlarda sıkça görürüz.
Örneğin gök gürültüsünden korkan bir insan, yıldırım çarpacağından korktuğu için dışarıya sadece hava tamamıyla ‘güvenli’ yani gökyüzü tamamıyla mavi ve bulutsuz olduğunda çıkar. Eh bu fobi Londra’da yaşayan bir insana aitse yıllar boyu bu kişi kendisini eve hapsetmekten kurtulamayacaktır. Sorulduğunda, halen hayatta olmasını dışarıya çıkmaması ile açıklayacaktır.
Başka bir örnekte, toplantılarda ya da partilerde yabancılarla konuşmaktan sakınan, sosyal fobisi olan birisinden bahsebiliriz. Bu birey toplantılarda insanların yüzünün kızardığını görmesinden korkar. Bu korkusundan dolayı insanların dikkatini çekmemek için konuştuğunda eliyle yüzünün bir kısmını kapatır ve de insanların gözüne bakmaktan kaçınır. Fakat bu yaptığı koruma davranışları insanların kendisini anlamak / duymak için daha çok yaklaşmasına neden olur. Aynı kişi elinin titremesini göstermemek için su içtiği bardağı daha sıkı bir şekilde tutar ama bu davranış elinin titremesini arttırmaktan başka bir işe yaramaz.
Endişe, korku, ya da küçük düşürülme vb. korkuları yaşayanların kendilerini korumak için yukarıda belirtilen davranışları geliştirmesinden daha doğal bir durum olamaz.
Ama anlaşılacağı üzere bu koruma davranışları bireylerin korkuları ile yüzleşmelerini, eğer o davranışları yerine getirmediklerine / değiştirdiklerinde ne olacağını (ya da olmayacağını) görmelerini engellediğinden hayatların kara kehanetlerin gerçekleştiği karanlık bir deneyime dönüştürür.
İşin zor yanı yıllar boyu tekrarlanan bu davranışların içselleşmiş kişiliğimizin bir parçası olarak alışkanlıklara dönüşmesidir.
Nasrettin Hoca’nın yaptığına rahatça gülebiliriz ama iş bizim kendimizi koruma davranışlarımıza geldiğinde bu kısır döngülerin farkına varmamız bile yıllarımızı alabilir.
Not: Önümüzdeki hafta içerisinde bir hafta tatilde olacağımdan sizden gelen telefonlara ya da e-maillere bir hafta sonra cevap verebileceğim.
Teşekkürler.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!