
Geçen hafta gazeteci gözüyle bizim topluma ilişkin iki önemli haber vardı
İlki Eğitim Bakanlığı’nın, öğrencilere GCSE ve A level seviyesinde Türkçe seçeneğinin sunulmaya devam edeceğini duyurması. İkincisi ise Sunday Times’ın Britanya’nın en zengin bin kişisi arasında Touker Süleyman ile Mustafa ve Fatma Kamil’e yer vermesi.
İlkinden başlarsak, sınavlar üniversiteye ulaşma çabasındaki Türkçe konuşan öğrenciler için bir şanstı. Korunması da büyük başarı. İngiltere Türk Dili, Kültürü ve Eğitim Konsorsiyumu Başkanı Kelami Dedezade, konuyla ilgili mesajında emeği geçenlere teşekkür etti. Sınavların korunması için toplum ve onun kurumlarıyla, büyükelçilik ve başkonsolosluk yetkilileri yanlarına bölge milletvekillerini de alarak hükümette kulis yapmışlardı. Türkçe sınavlardaki başarı, birlikte kulis yapılınca sonuç alınabileceğini de gösterdi.
İkincisi ise dünyanın ilk kapitalist ülkesine bir bavulla gelip de çok zengin olmayı başaran göçmenlerin haberini yapmak hoş doğrusu… Touker Süleyman ile Mustafa ve Fatma Kamil’in bir İngiliz’in zor telaffuz edeceği isimleriyle zoru başarmaları az buz değil. Geçen gün Croydon’da Holland Bazaar’ın şubesini açma hazırlığındaki başarılı iş adamı Ali Matur ile söyleşirken Holland Bazaar’ın büyümesini İngiltere’nin siyasi ve sosyo-ekonomik yapısına bağlamıştı. Matur’a göre: İngiltere’de demokrasi ve kapitalizm başa baş ve uyumlu çalışıyor. Girişimcilik her yönüyle teşvik ediliyor. Devlet; kanun ve kurallara uyduğunuz süreçte bütün kapıları size açıyor.
Göçmenlerin ülke ekonomisine katkıları konusunda da Matur şunları söylemişti: “Avrupa’da entelektüel birikim çok fazla, fakat bunu göçmenlerin dinamizminden soyutlayamayız. Göçmenlerin başarıya açlığı, dinamizmi bu ülkenin bilgisiyle buluştuğu zaman çok daha başarılı olacağına inanıyorum. Bizler bunun sadece küçük örnekleriyiz.”
***
Bu perşembe Londra Belediyesi başkanlık ve meclis üyeleri seçimi var… Yarışın İşçi Partisi’nden Sadiq Aman Khan ve Muhafazakâr Zac Goldsmith arasında geçmesi bekleniyor. Londra nüfusunun yarıdan fazlası göçmen. İşçi Partisi bu seçimlerde belediyeyi Muhafazakarların elinden alacak gibi… Bizim toplum üyelerinin de duyarlılık gösterip sandığa gitmesi gerekiyor. 23 Haziran’da da AB Referandumu var. AB, ABD, İMF ve OECD cümlesiyle ve iktidar partisi Muhafazakarların çoğu, Birleşik Krallık’ın (BK) AB’de kalmasını istiyor.
Sol kanatta ise ana muhalefetteki İşçi Partisi ve sendikalar da aynı görüşte… Saydıklarımın isteği aynı olsa da gerekçeleri çok farklı. Örneğin ABD, AB içindeki Truva atını yitirmekten çekiniyor, sendikalar ise BK çalışma yasalarını AB düzeyine çekerek iyileştirmekten yana… Hani “AB emperyalist bir kurum kalınsa da bir, kalınmasa da” diye düşünebiliriz ama AB’deki kuvvetler ayrılığı işleri değiştiriyor.
Türkiye’nin BK’nin de aralarında bulunduğu AB üyeleri arasında yaptığı Ankara Anlaşması, BK’de AP Adalet Divanı zoruyla uygulanmıştı. İşte BK’deki sendikalar da kökleri taaa Fransız devrimine dayanan güçler ayrılığından yararlanarak çalışma yasalarını Adalet Divanı zoruyla iyileştirmekten yanalar. ABD ve OECD’yle aynı kulvara düşülse de bence ciddiye alınması gereken bir gerekçe…
- Robinson, İşçi Partisi’ni etkiler mi ?
- Nereden çıktı bu veraset vergisi ?
- Türkiye’den, İngiltere’de emlak ve banka kredisi almak olası
- Singer dikiş makinesi tatilde
- 1 Eylül “Dünya Barış Günü” kutlu olsun
- Londra’da direnişin karnavalı Notting Hill başlıyooor
- “Bir de sütlü kahve söyle”
- Uçakta sıvı yasağının asıl amacı, “terör” korkusunu kamçılamak
- “İngiltere’de ırkçılık var mı ?” diye sordunuz
- Dr. Özkan Hıfzı’nın ardından…