Hepinize merhaba, hayat yolumuzda hepimizin umudumuzu kaybettiğimiz, başarısız olduğumuzu düşündüğümüz zamanlarımız olmuştur. Bu gibi durumlarda bir kitap, bir film, yaşanmış gerçek hayatlar veya bir söz bizi cesaretlendirebilir ve motive edebilir.
Bugüne kadar yazılarımda bu tarz film veya sözlere yer verdim. Bu hafta ise kendi hayatımdan bir örnek vereceğim. Geçen haftalarda iş ile alakalı bir konuda mail yolu ile görüştüğüm bir kişi “Neslihan hanım, yazı yazmayı ne kadar çok sevdiğiniz maillerinizden bile anlaşılıyor “ dedi.
Çocukluğum aklıma geldi. Evet, yazı yazmayı seviyordum çünkü ne de olsa çocukluğumun büyük kısmı tek başıma, odamda kitap okumak ve yazmak ile geçmişti. Kitap bulmakta da hiç zorluk çekmezdim. Evimiz kütüphane gibiydi. Yerli, yabancı klasikleri çok erken yaşlarda okuduğumu bilirim. Üniversite yıllarıma kadar sosyal olmak yerine kitap okumayı, yazı yazmayı ve resim çizmeyi tercih ettim. Görünen o ki yetenekli bir çocuktum. Ama konuşarak iletişimden çok hoşlanmazdım ve girişken değildim.
Şimdi bu yazdıklarımı okuyanlar hani o çok zeki ve yetenekli çocuklar gibi erken okuma ve yazma öğrendiğimi düşünebilir. Birçoğunuzu şaşırtacağım ve belki de hayal kırıklığına uğratacağım. Çünkü bırakın erken okumayı ilkokul birinci sınıfta bile okuma yazmayı en geç öğrenen bendim. Zaten yüz yüze iletişimi sevmediğim, içe kapanık olduğum için okula gitmek resmen işkence gibi gelirdi. Ama işin gerçeği her çocuk farklı olduğu gibi ben de farklıydım ve belki de kafa yapım ezberci sisteme uyum sağlayamamıştı. Tabi ki minicik bir çocuk olarak o zaman bunların farkında değildim. Diğer çocuklarla aramda yapılan kıyaslamalara göre anladığım herkes çok zeki, ben de ise bir problem vardı.
Hatta rivayete göre okula gitmek yerine evde annemin bana eğitim vermesi için babama çok yalvardığım olmuş. Yani öğrenme güçlüğü olan benim o senelerde evde eğitimi keşfeden bir hayal gücüm de varmış. Çok ama çok ders çalıştım. Diğer çocuklara göre daha çok çalışmak zorundaydım çünkü hemen anlayamıyordum. Ayrıca ezberim çok zayıftı ve konsantre olamıyordum. Geçde olsa normal bir seviyeye gelebildim.
“Kimsenin sana bir şeyi yapamayacağını söylemesine izin verme.
Bir hayalin varsa onu korumalısın… Bir şeyi istiyorsan, git ve al.”
(The Pursuit of Happiness)
Kim derdi ki kalem tutmayı, okuma yazmayı bin bir güçlükle öğrenen, ailesi tarafından yaratıcı yönü hiç görülmeyen ve desteklenmeyen o kız çocuğu ortaokulda kısa hikâyeler yazmaya, bol kitap okumaya ve resim çizmeye başlayacak. Hatta bir yetişkin olduğunda dergilerde, gazetelerde yazıları yayınlanacak. Bu arada tüm çalışma hayatımın yüz yüze iletişimin bir gereklilik olduğu medya sektörü olması da şaşırtıcı tabi ki. Bunun yerine karakterime daha uygun olan, sessiz bir akademisyen olabilirdim.
Aslında düşününce hepimiz doğuştan bir takım konularda daha yetenekliyiz.
Ama Yaradan her şeyi öyle bir sistem üzerine kurmuş ki bildiğimiz, alışkın hissettiğimiz, iyi olduğumuz yani doğuştan getirdiğimiz yeteneklerin üzerine yabancı olduğumuz, zorlayıcı olaylar çıkabiliyor karşımıza. İşte asıl önemli olan o zor zamanlarda umudu kaybetmeden yeteneği geliştirmek için düzenli olarak çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak gerekir.
Sevgimle kalın…
Neslihan Doğan
e-mail:
info@ndlondon.com
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…