
BARIŞA MUHTACIZ:
Çocuklarımızın, doğanın, hayvanların kısaca gezegenin geleceği için her zamankinden fazla bugüne sahip çıkmak gerekiyor. Savaşlar ve küresel iklim değişikliğine karşı bizi kurtaracak olan tek şey barışçı diyaloğu savunmaktır. Türkiye’deki çözüm süreci ve Kıbrıs’taki çözümsüzlüğe karşı tarafların içine sinen onurlu bir barışısavunmak tek seçeneğimiz olmalıdır.
Dünya Barış Günü , Varşova Paktı tarafından Almanya’nın 1939’da Polonya’yı işgal ederek II. Dünya Savaşı’nı başlattığı tarihi unutmamak ve barışın önemini hatırlatmak için ilan edilmişti. 1981’e gelindiğinde de BM tarafından “Uluslararası Barış Günü” kabul edildi. Antik Yunan da bile barış tanrıçası Eirene’ye ihtiyaç duyulduğuna göre günümüzde nükleer bombaların gölgesinde gerçek barışı aramak çok daha önemli sayılır. Uluslararası barışın sömürüsüz ve haliyle savaşsız bir dünya yaratmaktan geçtiği “2 kere 2’nin 4 etmesi” kadar bir gerçek. 1 ya da 21 eylüllerde barış adına yapılan hamaseti dinlemek yine de hoş oluyor. Bebeklere “Savaş” adları konulan Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta sosyalizm özlemi olarak Barış isimlerine ihtiyacımız var.
***
KIBRIS’TA BARIŞ:
Geçen hafta İşçi Partisi milletvekili Afzal Kahn’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine yaptığı ziyaret ve ziyaret esnasında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile görüşmesi yüzünden gelen baskılar karşısında görevinden istifa etmesi İngiliz basını tarafından da geniş şekilde yankı gördü. Afzal Khan iktidar İşçi Partisi’nin Türkiye Ticaret Elçisi görevini yürütmekteydi. İstifasını müteakkip verdiği demeçte ziyaretin Parlemento tatili esnasında özel nedenlerle yapıldığını ve görevi ile ilgili olmadığını söyledi. Kuzey Kıbrıs’taki politikacılar ise bu ziyarete resmi bir hava verip allayıp pullamıştı. Sonrasında takke düştü kel göründü ama siyasiler pişkinliklerini sürdürdü. Ziyareti skandal konuma sokan Rum lobisi keşke “barış” ve “hoşgörü”ye yatırım yapsaydı. Rum lobisinin başardık sandığı bu istifa olayı aslında kendi geleceklerindeki ipoteği sağlamlaştırmaktan öte bir şey değildi. Barış ancak karşılıklı güven ve hoşgörüyle kurulabilir. Üstelik izolasyonla sık boğaz ettikleri kendi coğrafyasının kendilerine benzeyen komşuları. Yazık…
Kıbrıslı dostum Ertanç Hidayettin’in “Afzal Khan ve Sarah Ludford” başlıklı yazısının özetini paylaşıyorum: “Afzal istifa sonraki demecinde kuzey Kıbrıs’ı ziyaret eden siyasetçinin tek kendisi olmadığını, 20 kadar siyasetçinin de aynı ziyareti yaptığını belirtti. Aklıma yıllar önce KKTC’yi ilk ziyaret edenler arasında olan Liberal Demokrat Parti Avrupa Milletvekili Barones Sarah Ludford geldi. Kısa bir Internet araştırması yaptım ve karşıma Politico Gazetesinin 7 Kasım 2001 tarihli sayısı çıktı. Gazete Birleşik Krallık Avrupa Milletvekili Ludford’un Avrupa Komisyonu Başkanı Romano Prodi ve genişlemeden sorumlu Günter Verheugen’in Kıbrıs ziyaretleri esnasında Kıbrıs Türk Lideri Rauf Dentaş’ı da ziyaret etmedikleri için eleştirdiğini yazıyor.
Aynı tarihlerde Kıbrıs’ta bulunan Barones Ludford Kıbrıs Rum siyasetçilerin yanısıra Kuzeye geçip Denktaş ve diğer siyasi parti temsilcileri ve toplum kuruluşları temsilcileri ile de görüşmeler yapmıştı. Sarah Ludford şöyle demişti o zaman: ‘Gerçekçi olmamız gerekir. Avrupa Birliği Denktaş’ın Kuzey Kıbrıs’ta bir yönetimin lideri olduğunu unutmamalıdır. Ona da konuşmamız gerekir. Aksi takdirde ayrılık duvarını güçlendirebiliriz…’
Sarah Ludford aynı zamanda Kıbrıs’ın iki tarafın da rızası olmadan Avrupa Birliği üyesi olarak kabul edilmesinin Birliğin yararına olmayacağını söylemişti. Ne kadar doğru söylemiş… Afzal Khan’ın istifasını Kıbrıslı Rum dostları ile kutlayan Kıbrıs Türk soluna da durumu sağlıklı bir şekilde değerlendirmelerini tavsiye ederim. Khan ve diğer milletvekillerinin Kıbrıs’ın kuzeyine geçip sadece siyasetçilerle değil, toplum temsilcileri ile de direkt olarak görüşmeleri durumu anlamaları açısından yararlı olacaktır. Çözüm için diyalog şarttır.”
***
ENDER ERTURAN’I ANIYORUZ:
Sevgili dostum Ender Erturan’ı 1996’nın 26 Ağustos’unda yitirmiştik. Londra Hürriyet’in haber sorumlusu olarak kendi uçağı ile gittiği Manchester’dan dönerken uçağı düşmüştü. Ender henüz 27’sindeydi… Londra Hürriyet’te çalışan bir arkadaşımızın kardeşi 20 yaşındaki Yunus Osmanağaoğlu da sevgili Ender’e son yolculuğunda eşlik etmişti… Ender Erturan’i yitireli koca bir 29 yıl olmuş…
Gözleri, yüzünde eksilmeyen gülümsemesi, sırtında gazeteci yeleği, elinde motosikletinin kaskıyla hayali karşımda… Yarı utangaç ses tonuyla son yakaladığı haberi ballandıra ballandıra anlatıyor sanki… Kendisini her alanda iyi yetiştirmiş, Türk basınına katkısı olacak bir değerdi. Türkiye’de Hava Harp Okulu’nda okumuş, Antalya Hürriyet’te de gazeteciliğe başlamıştı.
İşin içinde haber var mı, üşenmezdi. Uzak yakın, gece gündüz demez koşardı… Can dostum şimdi doğduğu toprakta Uşak’ta yatıyor. Uşak Belediyesi büyük bir incelikle sevgili Ender’in yaşadığı sokağa adını verdi. Sevgili Ender iyi bir gazeteciydi, iyi bir pilottu. Herşeyden önce gerçekten iyi bir insandı… Onu hasretle anıyoruz…
- Robinson, İşçi Partisi’ni etkiler mi ?
- Nereden çıktı bu veraset vergisi ?
- Türkiye’den, İngiltere’de emlak ve banka kredisi almak olası
- Singer dikiş makinesi tatilde
- Londra’da direnişin karnavalı Notting Hill başlıyooor
- “Bir de sütlü kahve söyle”
- Uçakta sıvı yasağının asıl amacı, “terör” korkusunu kamçılamak
- “İngiltere’de ırkçılık var mı ?” diye sordunuz
- Dr. Özkan Hıfzı’nın ardından…
- Aslolan mayayı geleceğe taşıyabilmek…