Öğrendikçe daha fazla konuşmadığımı aksine daha fazla dinlediğimi hayretle farkettim. Çünkü bazı şeyleri idrak ettikçe aslında ne kadar az bildiğimi de anladım. Ama her zaman böyle değildim. Çok konuştuğum dönemler olmuştur tabi ki. Zaten kadınların erkeklere göre daha çok konuştugu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek.
Konuşma demişken babamın öğütlerinden ikisi her zaman aklımda yer etmiştir. Babam her zaman düşüncelerini ve ilmini takdir ettiğim, kendi kendisini yetiştirmiş, mütevazı bir adamdır. Kendisi çocukken bir ara Gönen doğumlu İslam ve tasavvuf alimi rahmetli Gönenli Mehmed Efendi’den ders alma ayrıcalığını yakalamış. Ayrıca belki de birçoğumuzun yaptığı gibi ezbere, hiçbir şey anlamadan Arapça Kur’an okumayı değil, Arapça ve Osmanlıca okumayı, yazmayı ve anlamayı öğrenmiş.
Gönenli Mehmet Efendi’nin sık sık kadınlara “Siz bir anasınız, bir eşsiniz, siz bir evin en iyi idare edicisi ve iyi bir evlat eğiticisiniz” dediğini, daha çok kadınlara hitap ettiğini, onları bilgilendirmek ve eğitmekle uğraştığını bilmek bana onun çok daha özel bir alim olduğunu hep düşündürmüştür .
Bunları size niye anlattığıma gelirsek. Uzun zamandır Türk televizyon kanallarını takip etmediğim için kesin yorum yapamam. Ama son zamanların trendi olsa gerek, Türk televizyon kanallarında dizi film fazlalığı dışında çok fazla din adamının, ilahiyatçının,hocanın boy gösterdiklerine dikkat ediyorum. Aralarında çok aklı başında ilim sahipleri olmasına ragmen, bu tarz görevleri olan insanların seçici olmadan programlara katılmaları ne kadar faydalı diye düşünüyorum bazen. Acaba bilgi sahibi olmak için bu programları seyredenlerden kaçı Allah’ın kelamı Kur’an-ı Kerim’in sade Türkçe çevirisini düşüne düşüne, anlamaya çalışarak baştan sona okumuştur?
Bunları sorgulamak benim haddime düşmez tabi ki. Allah’ın evrensel yasalarına göre aklını kullanmak Allah’a inansın veya inanmasın herkes için geçerli. O zaman yukarıda anlattıklarımı Allah’ın verdiği akıl ile her birey kendisi zaten sorgular diye ümit ediyorum. En öncelikli olarak insana aklı kendi kendisini bilsin diye verilmiştir.
İşte bu noktada babamın bana zamanında söylediği, birçoklarınızın zaten bildiği iki güzel öğüdü hatırladım. Babamın Gönenli Mehmed Efendi’nin vaazlarında “az ama tesirli söz” söylemesini örnek göstererek verdiği öğütlerdi bunlar.
Birinci öğüt: Kulaklar dilden önce gelir. Bebek önce dinler. İki sene kadar sonra dilini kullanır ve konuşmaya başlar. Harf kelime, kelime cümle olur. Sonra anlamları olur. Bir sözün kelam olabilmesi için önce kulaklarınla dinlemeyi öğrenmelisin. Üç kere dinlemelisin. Sonra aklınla düşünmelisin. Sonra kalp süzgecinden geçirip söyleyeceklerini kelime olarak çıkarmadan bir de en son küçük dilde takılanları atmalı ve sonra konuşmalısın. İşte bu kelamdır.
İkinci öğüt: Her yerde, ortamda ilmini,bilgini konuşmana gerek yok. Anlamayacak ve ilminin değerini bilemeyecek kişiler ya da ortamlara konuşmak, anlatmaya calışmak iyi niyetine rağmen sana yorgunluktan başka bir şey getirmez. Anlamayacak ortamlarda konuşmak ilmin ve bilginin değerini düşürür. Herkesin bir anlama kapasitesi vardır. Az konuşmalı buna karşılık bol düşünmeli güzel bir hafta diliyorum. Sevgiler.
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…