“İsmim Umay 2 yıldır Datça’da yaşıyorum. Sizlerle dün Datça’da yaşanan hayvan sömürüsü ve vahşet dolu etkinliği paylaşmak istiyorum” diye başlayan bir okur mektubu aldım. Umay Hanım Datça’da belediyenin de desteği ile yapıldığını belirttiği 14. Geleneksel Boğa Güreşi Festivali’ndeki vahşeti anlatıp bu tür festivallerin derhal yasaklanmasını istiyor.
Umay Hanım şöyle devam ediyor: “Bu yıl düzenlenen boğa güreşinin gelirinin SMA hastası Defne’nin tedavisinde kullanılacağını duyurdular fakat ben bunun tamamen gösteriş olduğunu düşünüyorum zira bütün boğalar civar illerden getirildi, boğa sahiplerinin konaklamaları karşılandı etkinlik kapsamında ve bütün halk boğalar üzerine bahis oynadı.
Datça’nın esnafı da boğa güreşlerine destek oluyor. Boğalar sırayla alana çağrılıyor, kamyonların arkalarında taşınarak alana indiriliyorlar daha sonra anons ediliyor. Yüzlerce insan iki boğa kavga etsin diye hevesle bekliyor, eğer boğalar kaçmaya çalışırsa ellerinde sopa olan boğa sahipleri tarafından vurularak alana zorla geri getiriliyorlar.
Ben 2 tane boğanın kaçışına bizzat şahit oldum. Kazanan boğanın üzerine binip dans ediyor insanlar akıl alır gibi değil. Dövüşlerin birinde bir boğanın boynuzu çatladı diğerinin ise ağzından kanlar damlamaya başladı. Boğalara ölüm makinesi diye isim takmışlar. İşin en acıklı tarafı ise boğalar kavga ederken izleyicilerin daha da heyecanlı ve mutlu olmaları. Bu arada seyircilerin hepsinin ellerinde biralar, rakılar viskiler var, sanki bir eğlenceymiş gibi izliyorlar bu vahşeti.”
Ben de çocukluk yıllarımda bir kez horoz dövüşüne tanık olmuştum. Kıyasıya rakibini gagalayarak gözünü oymaya çalışan ve yenildiklerinde bıçak altına giden zavallı horozlar… “Dövüştürülen hayvanların erkek olması tesadüf mü?” diye aklıma takıldı. Wikipedia. org’da deve güreşlerini, “Tek hörgüçlü dişi ‘yoz’ develer ile ‘buhur’ adı verilen çift hörgüçlü erkek develerin çiftleşmesinden meydana gelen ve ‘Tülü’ adı verilen erkek develer arasında yapılır” diye anlatılıyor.
Günümüzde hayvanları dövüştürmek, işkence etmek ve üzerlerinden kumar oynamak bir suçtur. Ne yazık ki “gelenek” diye sunulması, resmî kurumların desteklemesi ya da gelirinin hayır işlerine bağışlanması bu suçu azaltmaz tam tersine suç ortaklarını çoğaltır. Dostlar “spor” diye yapılan boksa da kesinlikle karşıyım. “Bir tarih sonrasında nasıl olsa yasaklanacak olan bu tür şiddet yarışmaları şimdiden yasaklamalı” diyorum…
***
Bugünlerde Türkiye ekonomisinde sancılı model değiştirme serüvenini izliyor olmalısınız. Çalışanlar açısından hayat bir ay gibi kısa bir sürede aşırı pahalandı. Kapitalizmin herşeyi düzene sokan o görünmez eli halkın cebindeki alım gücünün yarısını çaldı. Bu yazıyı kaleme aldığımda asgari ücret henüz kesinleşmemişti fakat önerilen en yüksek tutar bile dünya sıralamasında altlardaydı.
Sizlere işçilerin ayakta kalma mücadelesini anlatan Nobel ödüllü yazar John Steinbeck’in “Bitmeyen Kavga- In Dubious Battle” romanını okumanızı ya da aynı isimle (In Dubious Battle) James Franco’nun yönettiği ve başrolünde oynadığı filmi izlemenizi öneriyorum.
Steinbeck, 1930’lu yılların Amerika’sında hayatını bitmeyen bir kavgaya adamış Macle, deneyimsiz ama atak Jim’in elma bahçelerindeki işçiler arasına katılarak örgütledikleri bir grevi anlatıyor…
O dönemde neredeyse karın tokluğuna elma toplayan işçiler mücadelelerinde ağır bedeller ödeseleri, hatta çoğu zaman kaybetseler de ileride ülkede modern anlamda asgari ücret kavramının yasallaşmasını sağlayacaklardır.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 1928’de kabul ettiği 26 sayılı Asgari Ücret Belirleme Yöntemleri ile uluslararası bir ölçüt getirir. Türkiye ise bu sözleşmeyi 1973’te imzalar ve ertesi yıl da onaylar.
Dostlar 21’inci yüzyılda artık “asgari ücret” bir tık daha ileriye götürüldü. Salgın deneyiminin de gösterdiği gibi çalışanlar artık “Temel Gelir Güvencesi” istiyor
- Namık Kemal’in Londra’daki izi
- İngiltere’de emekli maaşı 50 paket sigara karşılığında
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (II)
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (I)
- İngiltere laikliği sağlamlaştırıyor
- Emekli WASPI kadınlarının zaferi…
- İngiltere’nin simgesi Minilerin tasarımcısı: İzmirli Alec
- Kral Charles ve bir yoksul hastalığı olarak kanser…
- Ahhh Kate Osamor bir çuval inciri berbat ettin!
- Yurtdışındaki vatandaşların oy hakkı olmalı