Atmosferin ısınması, buzulların erimesi ve denizlerin yükselmesinin yarattığı tehlikeler son yılların çok konuşulan konularının başında geliyor. Milyonlarca yılda gelişen ve korunan ‘yer yüzünün düzeni’ sanayileşme ile birlikte son iki yüz yılda hızla bozulmaya başladı.
Hayatımıza önce “küresel ısınma” kavramı olarak giren bu sorun, daha doğru bir kavram olduğu gerekçesiyle “iklim değişikliği” adını aldı. Tehlikenin çok büyük olduğu fakat insanlığın henüz bunun farkında olmadığı söyleniyor. Felaket aşamasına gelmediğimiz için ağırdan alıyoruz gibi. Küresel ısınmanın kaynağı 18. yüzyılın sonunda başlayan sanayi devrimi. Bu tarihten itibaren yaygın olarak kullanılan, kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlar, iklim değişikliğine sebep olan en önemli faktörler arasında yeraldı. 1750 yılından bu güne atmosferdeki karbondioksit oranının yüzde 47 düzeyinde arttığını belirtirsek durumun vehameti ortaya çıkar. İnsanların atmosfere bıraktığı gazlar, sera etkisi yaratıyor, güneşten gelen enerji, sera gazları yüzünden yeryüzünde sıkışıp kalıyor ve dünyanın daha fazla ısınmasına yolaçıyor.
Son 150 yılda yerküre 1 derece ısındı ve bu ısınmanın üçte ikisi son 50 yılda meydana geldi. Geride bıraktığımız son 18 yılda ise defalarca sıcaklık rekoru kırıldı. Uzmanlar dünya için kritik eşiğin 2 derece olduğunu söylüyor. 2030 yılına kadar küresel sıcaklık artışının 1.5 santigrat dereceyi aşacağı bir başka güçlü tahmin. İki derecelik ısınmanın çok da önemli olmadığını düşünenler olabilir, ancak kiritik eşik 2 derece olarak ortaya çıktığında geri dönülmez bir noktaya doğru hızla ilerliyoruz. Fosil yakıtlardan vazgeçip, sağlıklı enerjilere yönelmek kısa ve etkili çözüm olarak orta yerde duruyor. Tüm uzmanlar bunu söylüyor da dünyayı yönetenler neden çare düşünmüyor? Zaman zaman bir araya gelen liderler, anlaşmaya varsalarda uygulamada aksaklıklar çıkıyor. Daha çok üretmeye ve çok mal satmaya odaklanmış, gelişmiş ülkeler ‘ zaman var’ düşüncesinde hareket ediyorlar. Geçen kırk yılda eriyen buzullar nedeniyle okyanuslardaki su seviyesi bir buçuk santi metre yükselmiş ve önümüzdeki yıllarda yükselmeye devam edecek.
TÜM YAŞAM FORMLARI CİDDİ TEHDİT ALTINDA
İklim değişikliğinin etkisi sadece sıcaklıktan ve buzulların erimesinden ibaret değil. Tarım ve ekonomi etkilenmeye başladı bile. Kuraklık, sel, şiddetli kasırga gibi aşırı hava olayları giderek artıyor. Eğer önlem alınmaz ise geri dönülmez bir noktaya ulaşacak. Denizlerdeki asit oranları artacak ve buzullar erimeye devam edecek. Okyanus ve deniz suyu seviyeleri yükselecek. Tüm bu olaylar sonucunda gezegendeki bütün yaşam formları ciddi risklerle karşı karşıya kalacak. İklim değişikliği; dünyanın bir çok bölgesinde yaşanan kuraklıklar ile alarm vermeye başladı. Yaşanacak sıcaklık artışı, aşırı kuraklık, yangınlar, seller ve küresel anlamda kıtlığa sebep olacak. Böyle devam edersek, gelecekte insanlığı bir ölüm-kalım mücadelesi bekliyor. Peki dünya iklim değişikliği için ne yapıyor?
2015 yılında kabul edilen Paris İklim Anlaşması, 2020 sonrası için iklim değişikliği önlemlerinin genel çerçevesini oluşturuyor. 4 Kasım 2016’da yürürlüğe giren bu anlaşma, tüm ülkelerin katkılarına dayanan bir sistemi öngörüyor. Anlaşmanın uzun vadeli hedefi, küresel sıcaklık artışını, endüstriyel öncesi döneme kıyasla 2 derecenin altında tutabilmek. Yani sıcaklığı 1,5 derece civarında sabitlemek. Ancak anlaşma kabul edileli üç yıldan fazla zaman geçmesine rağmen 195 ülke arasından 58 ülke karbon üretimlerini sınırlandıracak yasal önlemler aldı. Sadece 16 ülke taahhüt ettikleri ölçüde yasal değişiklikler yaptı. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın açıkladığı verilere göre; Paris İklim Anlaşması’na uygun bir şekilde emisyonlar azaltılsa bile, Kuzey Kutbu’ndaki sıcaklık artışı devam edecek. Kuzey Kutbu’nda sıcaklık 2050 yılına kadar 3-5 derece, 2080’e kadar 5-9 derece artacak. Kutupları tahrip edecek olan sıcaklık artışları, deniz seviyesinin dünya çapında yükselmesine sebep olacak.
Bilim insanlarının yüzde 97’sine göre, iklim değişikliği net olarak insan kaynaklı bir problem. En büyük belirleyici faktör ise fosil yakıtlar. Bu yüzden dünyada hüküm süren tüm ülkelerin, kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtlardan olabildiğince uzaklaşması gerekiyor. İnsanlığın bu anlamda tek çaresi yenilenebilir enerji. Yani ağırlıklı olarak güneş ve rüzgar enerjisi. Yenilenebilir enerji şuan pahalı olabilir ancak geçmiş yıllara bakıldığında maliyetin giderek düştüğünü görüyoruz. Esas çözüm, yatırımlarımızı kalıcı bir şekilde güneş ve rüzgar enerjisi üzerine yapmaktan geçiyor.
BİREYSEL OLARAK NE YAPMALIYIZ?
Bireysel olarak ne yapabiliriz konusu önemli, işe ilk olarak gereksiz elektrik kullanımından kaçınmakla başlayabiliriz. Çünkü elektrik israfı, yalnızca cebimizi etkilemiyor. Kullandığımız elektriğin bir kısmı termik santraller sayesinde kömür yakarak elde ediyoruz. Yani elektrik üretmek için çevre kirletiliyor. Böyle bir ortamda elektrik israfı sadece cebimize değil, dünyamıza da zarar vermiş oluyor.
Yapılan bir araştırmaya göre; sadece iki tane eski tip 100 watt ampulü, verimli ampullerle değiştirirseniz, 52 milyon ağaç tarafından temizlenecek karbon salınımının önüne geçmiş oluyorsunuz. Bu ve bunun gibi yöntemlerle evinizdeki elektrik tüketimini azaltabilirsiniz. Ayrıca iklim değişikliği okumaları yapıp, öğrendiklerini çocuklarınıza aktarmak da iyi olacaktır. Çünkü dünya tarafından henüz içselleştirilmeyen bu problem, gelecekte onların başına daha büyük dertler açabilir. Şimdiden bilinçli ve hazırlıklı olmalarında fayda var.
- İşçi Partili adayların kazanma şansı yüksek…
- Irkçılık Farklı Şekillerde Ortaya Çıkan Bir Hastalıktır
- Sokağa çıkma yasağını kaldırmanın yol haritası
- İngiltere, Türkiye arasında seyahat yasak değil ama çok zor
- Kripto Para Piyasasında Neler Oluyor?
- Sokağa Çöp Atmak Alışkanlık Haline Geldi
- 6 Mayıs 2021 UK Seçimlerinde Herkes Galip!
- 6 Mayıs 2021 Seçimleri
- İlk Defa Ev Alacaklara Kolaylıklar!
- İngiltere ‘açılımında’ yeni yol haritası