
Çay pişmeli ocakta ve sesini hissetmelisin bahçeden…
Ne bugüne ne yarına takmadan kafayı, rüzgar gibi esip geçmeli hayat. Çayın yanına ne olsun diye düşünmeli en fazla. Portakal kokulu bir kek koymalı tahta masaya ve çaya bisküvi daldıran bir dost oturmalı yanıbaşında…
Hayatının hiç de boşa yaşanmadığını tasdik eden ve seni buna ikna eden koca yürekli arkadaşının çayını tazelemelisin hiç üşenmeden. Dalları yere sarkan nar dolu genç bir ağacın olmalı bahçende ve karşısında dededen miras yaşlı zeytin ağaçları. Baktıkça, kokladikca eskilere gittigin küçük bir bahçen olmalı işte. Ya da saksı dolu alalade bir balkon. Dert yok, tasa yok. Gazete yok, radyo yok, televizyon yok, haber yok…
Haberin yokmuş gibi yaşamalı bu yalan dünyayı. İlk defa duymuş, duyup ta unutmuş gibi…
Hikayeyi sesli dinlemek için linke tıklayınız:
https://www.instagram.com/reel/DM8sXjVtWbA/?igsh=eWkwYWZoNmh6ZWl3
- Sende de roman olur…
- Yeniden başla..
- Sedef Beyazı
- Sonbahar
- Anne ve Kızı
- Normal Değilim
- Londra Hikayeleri: Ahmet Aydın…
- Londra Hikayeleri: Fatma Güngör Yılmaz….”Zorluklar beni güçlendirdi”
- Londra Hikayeleri: Fahri Taşdemir ve çarpıcı göç öyküsü
- Bilinmeyen Armstrong