
Londralı ünlü bir yazar var: Samuel Johnson (1709 – 1784). Londra’da doğmasa da burada yaşamış ve Londra’yı çok sevmiş. Şair ve biyografi yazarı olarak bilinen Samuel Johnson’ın çok bilinen bir sözü vardır. Türkiye’de sık kullanılan bu söz, günümüzde İngiltere’deki durumu da iyi özetliyor. Mr. Johnson şöyle diyor: “Vatanseverlik, alçakların son sığınağıdır.”
Protestolar şehri Londra, geçtiğimiz günlerde tarihine yeni bir gösteri daha ekledi. Aşırı sağcı aktivist Tommy Robinson’un çağrısıyla yapılan “Krallığı Birleştir” yürüyüşüne yaklaşık 150 bin kişi katıldı. Aynı anda, Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk hareketi de 5 bin kişilik bir karşı protesto düzenledi. Polis arada kaldı, 26 polis yaralandı, onlarca gözaltı oldu. Bu protestolar, artan sağ eğilimlerin ve yükselen göçmen karşıtlığı politikalarının bir sonucu.
Göçmen Karşıtlığının Arka Planı
Bugün İngiltere’de göç meselesi, toplumun ruhunu en çok etkileyen başlıklardan biri. Sığınmacı otelleri etrafında çıkan olaylardan parlamentodaki tartışmalara kadar göçmenler gündemin merkezinde. Bir kesim, göçmenleri barınma krizinin, sağlık sistemindeki uzun kuyrukların, işsizlik ve güvenlik sorunlarının baş sorumlusu olarak görüyor ve göçmen karşıtlığını bir tür “savunma refleksi” olarak benimsiyor. Diğer tarafta ise göçmenlerin ülkeye katkısını, çeşitliliği ve çok kültürlülüğü savunanlar var. Onlara göre, İngiltere’nin bugün sahip olduğu dinamizm ve küresel rol, büyük ölçüde göçmen emeği ve kültürel zenginlik sayesinde ayakta duruyor.
Siyasi Çekişme ve Bayrak Tartışması
Türkiye’de benzerlerini sıkça gördüğümüz “bayrak üzerinden siyaset” anlayışı İngiltere’ye de sirayet etti. Gösterilerin ardından “Bayrağımız, çeşitliliğimizi temsil ediyor ve onu şiddet, korku ve bölünmenin sembolü haline getirenlere teslim etmeyeceğiz” diyen siyasetçiler oldu. Bu sözler, iktidarın göçmen karşıtlığına karşı koyma niyetini göstermesi açısından önemli.
Ancak öte yandan, Robinson ve benzeri figürler, kızgın toplum kitlelerinin öfkelerini başka bir seviyeye taşıyorlar. Robinson’un, “Mahkemeler göçmenlerin haklarını yerel halkın önüne koyuyor” sözleri, aslında göçmen karşıtı siyasetin özeti niteliğinde. Bu tür söylemler, sosyal medyanın ve bazı medya organlarının da desteğiyle geniş kitlelere ulaşıyor. İngiltere ya da Britanya bayrakları bu çekişmenin en görünür sembolleri arasında. Bayrak bir millet için kimlik, onur, bağlılık ve varlık sembolüdür. Sokağa inen bir taraf için bayrak “kültürel üstünlüğün” işareti, diğer taraf içinse “eşitliğin ve bir arada yaşamanın” simgesidir.
Ekonomik ve Sosyal Yansımalar
Göçmen meselesi yalnızca kültürel değil, aynı zamanda ekonomik bir tartışma. Göçmen karşıtları, işlerin göçmenler tarafından ucuza kapıldığını, kira fiyatlarının yükseldiğini, sosyal yardımların azaldığını öne sürüyor. Ekonominin kötüye gittiği dönemlerde ortaya çıkan bu söylemler, hızla yayılabiliyor, hafife almamak gerekir. Göçmen savunucuları ise UK ekonomisinin birçok alanda göçmen emeğine bağımlı olduğunu hatırlatarak sağlık, temizlik hizmetleri, tarım, lojistik ve inşaat gibi sektörlerin göçmenlere dayandığını savunuyorlar.
Sokaktaki Çatışmalar Neler Söylüyor?
Geçen cumartesi günü Londra sokaklarında iki farklı İngiltere vardı: “Göçmenler ülkemizi değiştiriyor” diyen öfkeli kalabalık ve “Irkçılığa hayır” diyerek çeşitliliği savunan karşıt gruplar. Polisin de söylediği gibi büyük çoğunluk barışçıldı. Fakat şiddet, küçük bir azınlık tarafından gündeme taşındı. İşte bu küçük azınlık, toplumdaki bölünmeyi büyüten ve siyaseti zehirleyen asıl tehlikeyi temsil ediyor. Gösterilere videoyla bağlanan Elon Musk’ın “Karşılık verin ya da ölün” sözleri tartışmayı daha da alevlendirdi. Bir teknoloji milyarderinin İngiltere’nin iç meselelerine böylesine sert bir dille müdahil olması, göç tartışmasının küresel düzeyde nasıl bir “siyasi silah” haline geldiğini gösteriyor. Göç artık sadece yerel bir mesele değil. Avrupa’da da, ABD’de de göçmenler üzerinden siyaset üreten popülist hareketler yükselişte. İngiltere de bu dalganın dışında değil.
İngiltere, geleceğini nasıl tanımlamak istiyor?
Homojen, “biz ve onlar” üzerine kurulu bir toplum mu? Yoksa çeşitliliği zenginlik olarak gören, birlikte yaşamı güçlendiren bir toplum mu? Bugün yaşanan huzursuzluk, aslında bir geçiş döneminin sancıları olabilir. Göçmen karşıtlığı sadece bir nefret meselesi değil, aynı zamanda kimlik, aidiyet ve güvenlik kaygılarının dışavurumu. Ancak çözüm, göçmenleri dışlayarak değil, ekonomik ve sosyal eşitsizlikleri gidererek mümkün olabilir.
Bayrak etrafında kopan fırtına yalnızca sembolik değil, aynı zamanda toplumsal bir mücadele. Bir taraf onu korkunun, diğer taraf umudun simgesi olarak görüyor. Unutulmaması gereken, İngiltere’nin gücünün tarih boyunca çeşitlilikten ve uyumdan geldiği. Göçmenleri tehdit olarak görmek, toplumun bir kısmını dışlamak demek.
Oysa geleceği inşa etmenin yolu, farklılıkları ortak bir zemin üzerinde buluşturabilmekten geçiyor. Bayrak, sahip olduğumuz ortak çatı, hukuk devletinin güvencesi, çocuğumuzun güvende uyuyabileceği bir ortam, ırkçılığa maruz kalmayacağımız bir düzenin teminatı ve sembolüdür. Sadece doğduğumuz ülkede değil, yaşadığımız ülkede de bayrak bizler için aynı şeyleri temsil etmeli, ucuz politik çekişmelerin aracı olmamalıdır.
- İstifa
- Kış Soğuk Geçecek, Faturalar Sıcak Gelecek…
- Zil Çaldı, Okullar Açıldı, Eğitimde Eşitlik Şart
- Çocuk Yardımını Kimler Alabilir, Ne Kadar Alabilir?
- Yağmur Ülkesi İngiltere’de Su Krizi Kapıda
- Karbon Pasaportu ve Yardım Alanlara Yurt Dışı Kısıtlaması
- Birleşik Krallık, Kripto Para Yarışında Geride mi Kaldı?
- Yeni Sol Parti Yolda, Siyasi Dengeler Değişiyor…
- Emeklilikte Yoksulluk Kapıda mı?
- Britanya Politik Yelpazesini Renklendiriyor