Kiminle evlenirsek evlenelim evlendiğimiz kişi bizim için yanlıştır. Filozof Alain de Botton’a göre bu konu da iyimser olmak gerekmiyor. Mükemmel bir evlilik beklentileri ile yola çıkmak ‘felaketlere’ davetiye çıkarmak anlamına gelir.
Tabii ki bazı çiftlerin yaşadıkları onca olumsuzlukları, uyumsuzlukları düşündüğümüzde bu çiftlerin kesinlikle birlikte olmaması gerektiğini söylemeliyiz. Ama onun dışında kalanların evlilikleri, birliktelikleri üzerine anlayışlı yaklaşımlar geliştirmeleri gerekiyor. Bu kadar önemli ve problemli olan bir konuda o kadar çok yanlış yapılmasının bir nedeni de birlikteliklerin bileşenlerini, sosyopsikolojik değişimlerini anlamaya yeterince zaman ayırmamamız ve bunun sonucunda çözümsüz kalmamız yatıyor.
Dating sitelerine yazıldığımızda ya da yakın bir arkadaşımızla konuşurken, evlenmek istediğimiz kişiyi, “dürüst”, “beraber olmaktan zevk alacağım”, “çekici”, “saygılı” gibi özelliklerle tanımlarız. Tabii ki bu özellikleri istemek yanlış değil ama yanlış yaptığımız ilk büyük nokta kendimizi pek de iyi tanımayarak evlenmemiz. Hepimiz, doğup, büyüme ve gelişme sürecinde çevremizle girdiğimiz ilişkilerle birlikte kişilik özellikleri geliştiririz. Her ne kadar bu özelliklerimiz ‘garip’, ‘nürotik’, negatif olanlar da dâhil ‘her an’ bizimle olsalar da belirli ilişkilere girmediğimiz koşullarda çoğunlukla gizli kalırlar. Yakın arkadaşlarımız bunların farkına varabilir ama çoğu zaman arayı bozmamak adına bizlerle bizim hakkımızdaki bu gözlemlerini paylaşmazlar. Ya da o özelliklerimizi bildikleri için damarımıza basmamaya özen gösterirler. Sonuçta sadece arkadaşızdır! Biz de arkadaşlarımızın garipliklerini biliriz ama sadece arkadaş olduğumuz için ‘garip’ ‘farklı’ durumları bizi pek de rahatsız etmez.
Yapılması gereken her birimizin kendimize özgü farklılıklarımızın ‘çılgınlıklarımızın’, negatifliklerimizin olduğu ve bunların ilişkilerimizde nasıl ortaya çıktığını kavramak olmalı. Çünkü evlilik gibi birliktelikler, bir insanla ‘yaşamı paylaşmak’ diğer ilişkilerde ortaya çıkmayan, kendimizden bile sakladığımız negatif, nürotik, ‘çılgın’ özelliklerimizin ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Alain de Botton’un belirttiği gibi günümüzde iyi bir birliktelik iki sağlıklı, akıllı insanın bir araya gelmesi ile değil, birbirlerinin farklılıklarına, ‘garipliklerine’ birbirini incitmeden anlayış gösterebilen iki kompleks ‘çılgın’ insanın bir araya gelmesi ile olacaktır.
Kavramamız gereken ikinci büyük nokta da kendimizi yeterince tanımadığımız gibi seçtiğimiz kişiyi de tanımak adına yüzeysel, yanlış bilgilerle yetindiğimizdir. Kendimiz hakkımızda ortaya çıkmamış eksik bilgilerimiz, karşıdaki insan için de geçerlidir. Yani doğal olarak o da kendisi hakkında yeterince bilgiye sahip olmayabilir, sahipse de bunları saklayabilir ya da nasıl ortaya çıkacaklarını bilmeyebilir. Bu anlamda arkadaşlarına sormamız, ailesini tanımamız ne kadar iyi denemeler olsa da bize yeterince o kişi hakkında bilgi vermez. Onu tanımak için herkesin ‘göremediği’, ‘özelliklerini’ örneğin zayıflıklarını, küçük düşürülme, otorite ile karşılaştıklarında ne hissettikleri, paylaşmak, kıskançlık, kaybetme, çocuk, ev işleri, bağlılık, cinsellik, duyguları paylaşma vb. konularında ne düşündüklerini, bunlardan bazılarını pratikte nasıl yaşadıklarını öğrenmemiz gerekir. Bu öğrenme kulaktan dolma bilgilerle ya da bir iki yemeğe çıkmakla edinilmez.
Üçüncü en büyük nokta bizlerin mutluluğun ne olduğunu tam olarak bilmememizdir. Her ne kadar evlilikte mutluluğu arıyoruz desek de aradığımız mutluluktan çok ‘benzerliklerdir. Büyüdüğümüzde yaşadıklarımız çoğunlukla çocuklukta yaşadıklarımızın yeniden yeni, farklı kişilerle tekrardan yaşanmasıdır. Eğer, çocuklukta sevgiyi, mutluluğu, kontrol edilmek, terk edilmek, etkileşimde bulunmamak, güvensizlikler üzerine, o karışıklıklar içerisinde kurmuşsak büyüdüğümüzde de mutluluğu bu kurduğumuz anlayışlar, davranışlar dizgesinde, benzerliklerde ararız.
Örneğin devamlı baskı, kontrol altında bir çocukluk yaşayan bireyin kendisini kontrol eden birini seçmesi hiç de şaşılacak bir durum olmaz. Evlilik, birliktelikler hayatlarımızda çok ama çok önemli bir yer kaplıyor bu yüzden gereken ciddiyeti gösterip, doğru yaklaşımlar geliştirmemiz hayatlarımızı daha verimli yaşamamıza hizmet edecektir.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Facebook Paylaşım Savaşları!
- Çocuklar Devamlı Mutlu Olmak Zorunda mı?