Faruk Eskioğlu
Tam 40 yıl önce Londra’ya yeni geldiğim günlerdi. İngiliz karikatürist bir arkadaşım, “Senin çizgilerin çok iyi gel benim karikatürlerimi yayınlayan The Guardian’daki editörle seni tanıştırayım” dedi. “Ya bu İngilizce’yle olmaz” deyince de ısrar etti, “Çizgi için dile gerek yok!” The Guardian’daki editör bizi çok iyi karşıladı, yanımda götürdüğüm karikatürlerimi de beğendi. Bana hafta sonu yayınlanacak bir makalenin çıktısını vererek “Eğer bir çizgi getirirsen değerlendiririz” dedi.
Eve gittiğimde akademik bir dille yazılmış hükümeti sert bir dille eleştiren makaleyi çok zor çevirdim. Hatırladığımca konusu İngiltere doğumlu İngiliz bir kadınla evli ve dört çocuğu olan sonradan İngiltere vatandaşı olmuş bir Mısırlı, memleket dönüşünde “Ulusal çıkarlara aykırı davrandığı” gerekçesiyle havalimanından içeriye sokulmamasıydı. Mısırlı mahkeme kararı olmaksızın İçişleri Bakanlığı’nın emriyle İngiltere’ye giremediği için yasal itiraz hakkını ancak uluslararası mahkemelere yapabilecekti. İnternet öncesi o dönemde çeviri işi beni epey yorunca The Guardian’a çizmekten vazgeçtim. Fakat ilk çevirdiğim gazete yazısı beni çok etkiledi. “Burjuva demokrasisi”, “sosyal hukuk devleti” gibi kavramlar demek hak getireydi.
İngiltere, 1 Ocak 2021’de göçmen ve sığınmacı karşıtlığının öne çıkarak gerçekleştirdiği Brexit sonrasında da Ruanda ile “Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı” anlaşması yapmıştı. Buna göre sığınmacılar, başvuruları sonuçlanana kadar Ruanda’ya gönderilecekti. Bu plandaki cinlik de sığınma başvurularının ülke içinde yasal itirazlarının önünü kesmekti denilebilir. Oysa İngiltere’nin de tarafı olduğu 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’nin sığınmacı/ mültecileri “Irkı, dini, milliyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan, bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi” olarak tanımlamıştı. Neyse ki insan hakları savunucularının baskılarıyla bu saçma sapan plandan vazgeçildi. Ayrıca sığınmacıların geldiği ülkedeki huzursuzluğun ve sorunların kökenini deşelerseniz de altından ABD ve İngiltere çıkacaktır. Suriyeliler de dahil sığınmacılara en çok kucak açması gereken de bu iki ülke olmalı değil mii?
Geldik bugüne… En çok göçmen üyeye sahip, sözde göçmen dostu İşçi Partisi 2024’te iktidara geldi. Geçenlerde okuduğum haberi sizlerle paylaşmak istiyorum:
“İngiltere’de vatandaşlıktan çıkarma uygulamalarının ‘ırkçı ve iki aşamalı bir sistem’ yarattığına dair çarpıcı bulgular kamuoyuna yansıdı. Runnymede Trust ve Reprieve tarafından hazırlanan rapora göre; Birleşik Krallık, vatandaşlığı bu ölçekte geri alan tek G20 ülkesi konumunda bulunuyor. 2010’dan bu yana ‘kamu yararı’ gerekçesiyle 200’den fazla kişinin Britanya vatandaşlığı iptal edilirken, bu sayı dünya genelinde yalnızca Bahreyn ve Nikaragua’da daha yüksek seviyede. Raporda, özellikle çifte vatandaşlığı bulunan ya da sonradan Britanya vatandaşı olmuş kişilerin, çok sınırlı delil erişimiyle ve çoğu zaman bilgilendirilmeden vatandaşlıktan çıkarılabildiği vurgulandı. Muğlak yasal düzenlemeler nedeniyle İngiltere nüfusunun yaklaşık yüzde 13’üne denk gelen 9 milyon kişinin bu riskle karşı karşıya olduğu belirtildi. Siyahi, Güney Asyalı, Orta Doğulu ve Kuzey Afrikalı Britanyalıların beyazlara kıyasla 12 kat daha fazla hedef alındığına dikkat çekildi. 2014’te yapılan yasal değişiklikle, başka bir vatandaşlığı bulunmayan kişilerin bile ‘başka bir vatandaşlık edinebileceği’ varsayımıyla statüsüz bırakılmasının önü açıldı. 2022 Ulusallık ve Sınırlar Yasası ise hükümete kişiye haber vermeden vatandaşlık iptali yetkisi tanıdı. Home Office suçlamaları reddederken, parlamentoda farklı partilerden milletvekilleri uygulamayı sert sözlerle eleştirdi.”
Buyurun buradan yakın! “Mısırlı gibi yurtdışına çıksın bir hele de gününü gösterelim” demeye gerek duymadan 9 milyon Britanya vatandaşının vatandaşlık haklarının gaspedilmesine yasal zemin hazırlanmış. Bu ilkel yasayı da İşçi Partisi uygulayacak…
Oysa zaman geçtikçe bütün haklar genişletilmeli, baskı ve yasağın her türü gevşetilmeli, cezalar azaltılıp daha uygar bir seviyeye çekilmeli, hoşgörü öne çıkmalı, savaş yerini barış diline bırakmalıydı değil mi? Gelinen durumdan gelinecek noktayı düşününce kaygı duymamak mümkün değil. “İşçi Partisi’ndeki göçmen üyelere çok iş düşüyor” diyeceğim ama Pakistan kökenli İçişleri Bakanı Shabana Mahmood aklıma geliyor ne diyeceğimi şaşırıyorum. Haftaya “Shabana hanım ‘Bunlar daha iyi günleriniz’ diyor!”başlıklı yazımla konuya devam edeceğim. Bu arada unutmadan, “Merry Christmas efeeem…”
- Ressam Cevdet Akman’ı tanıştırırım
- Londra’dan Fazıl Say geçti…
- 3 Aralık deyince…
- Londra’da ev almak için iyi bir zaman mı?
- Londra dünyanın en iyi şehri…
- Londra’dan iki cesur gazeteci geçti…
- Saygın şirketlerin “asgari ücret” entrikası
- İngiltere’deki Kıbrıslı Türk toplumu da KKTC seçimlerini heyecanla bekliyor
- İngiltere’deki devlet hastanelerinde yıldız dönemi…
- Bütün göçmenler bir günlük genel greve gitmeli



ENFIELD
HACKNEY
HARINGEY
ISLINGTON




