
İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ın yeni göç reform paketini açıklamasıyla birlikte, uzun süredir gölgede kalan bir tartışma yeniden alevlendi.
Ara seçimler sonrasında göçmenlik meselesi, bir kez daha siyasi manevraların merkezine oturtuluyor. Bu sefer sahnede İşçi Partisi var.
Ancak bu kez rolleri alışılmışın dışında: Daha önce, Afrika’ya göçmen gönderme gibi tartışmalı önerileri nedeniyle Muhafazakâr Parti’yi eleştiren İşçi Partisi, şimdi kendisini göçü kısıtlayan bir hükümet olarak konumlandırıyor.
Yeni açıklanan reform paketi, hükümetin net göç oranlarını “önemli ölçüde düşürme” sözüne dayanıyor. Daha önce birçok liderin bu tür vaatlerle halkın karşısına çıktığını ve çoğunlukla başarısız olduğunu biliyoruz. “Tens of thousands” (on binler) hedefini hatırlayanlar, bu tür sözlerin ne kadar soyut ve ölçülemez olduğunu fark edecektir.
Starmer da benzer şekilde somut hedef vermekten kaçınıyor; bunun yerine göçün “önemli ölçüde” azalacağına dair bir söz veriyor. Ama ne kadar? Ne zaman? Kim için? Reformun içeriği oldukça katı:Yerleşim izni için bekleme süresi 5 yıldan 10 yıla çıkarılıyor. Dil yeterliliği hem başvuru sahipleri hem de aile bireyleri için zorunlu hale getiriliyor. Uluslararası öğrencilerin mezuniyet sonrası kalış süresi azaltılıyor. Ve en çarpıcısı: bakım sektörü için yeni göçmen alımı durduruluyor. Bu noktada insan sormadan edemiyor:
Yetersiz personel nedeniyle çökme noktasına gelen sosyal bakım sistemini kim ayakta tutacak? Halihazırda bakım hizmetlerinin ciddi bir kısmı göçmen emeğiyle yürütülüyor. İngiliz vatandaşı olmak istemeyen ya da olamayan binlerce insan bu hizmetlerde çalışıyor. Onların yerini kim alacak? İşin başka bir boyutu da eğitim ve sağlık sektörlerinde yaşanacak etkiler. İngiltere’ye eğitim için gelen öğrenciler yalnızca üniversiteleri değil, çevre ekonomilerini de canlandırıyor. Mezuniyet sonrası çalışma izni süresinin kısaltılması bu ilgiyi azaltabilir. Aynı şekilde, yüksek nitelikli iş gücünün ülkeye gelmesini zorlaştırmak, zaten yaşlanan ve nitelikli iş gücüne muhtaç olan bir ekonomide geri tepebilir.
Hükümet, reform paketini “kontrol, adalet ve katkı” üçgeniyle açıklıyor. Bu söylem kulağa hoş gelse de, uygulamada kimin katkısının nasıl ölçüleceği belirsiz. Üstelik “katkı”yı yalnızca ekonomik çıktılarla değerlendirmek, göçmen bireyleri salt birer iş gücüne indirgemek anlamına gelir. Oysa göçmenler yalnızca çalışan değil; komşu, öğretmen, öğrenci, hasta, yurttaş adayıdır. Asıl sorun şu ki, hükümet “düzensiz göç”le mücadele etmek yerine, yasal yollarla gelen ve ülkeye katkı sağlayan göçmenleri hedef alıyor. Rakamlar açık: İngiltere’ye gelen göçmenlerin büyük çoğunluğu vizeyle, yani yasal yollarla geliyor. Kaçak yollarla gelenlerin oranı yalnızca %4 civarında. Ancak bu küçük oran üzerinden yaratılan korku iklimi, kamuoyunu asıl gerçeklerden uzaklaştırıyor.
İşçi Partisi, Reform UK gibi sağ popülist partilerin yükselişine karşı konum almak isterken, onların söylemlerini ödünç alıyor. Bu da kendi seçmen tabanında kafa karışıklığı yaratıyor. Hangi İşçi Partisi bu? Emekçinin hakkını savunan mı, yoksa göçü suç gibi gösteren mi? Siyasetin göçmenlik üzerinden yapılması yeni değil ama tehlikeli. Kırılgan sektörlerde çalışan, toplumun görünmeyen yükünü taşıyan binlerce insan bu politikaların bedelini ödeyecek.
Eğer bu reformlar gerçekten hayata geçerse, asıl test yalnızca istatistikler üzerinden değil; boş kalan bakım evleri, kapatılan hastane kolları ve azalan öğrenci kayıtları üzerinden yapılacak. Göç, çözümlenmesi gereken bir sorun değil, yönetilmesi gereken bir gerçekliktir. Ve bu gerçeklik yalnızca rakamlarla değil, insan hikâyeleriyle yazılır.
- Yapay Zekâ İşsizliği Artırır mı?
- İngiltere Ekonomisi Durağanlığa mı Gidiyor ?
- Labour’un Tehlikeli ve Zor Sınavı
- İstifa
- Vatan, Bayrak, Göç, UK
- Kış Soğuk Geçecek, Faturalar Sıcak Gelecek…
- Zil Çaldı, Okullar Açıldı, Eğitimde Eşitlik Şart
- Çocuk Yardımını Kimler Alabilir, Ne Kadar Alabilir?
- Yağmur Ülkesi İngiltere’de Su Krizi Kapıda
- Karbon Pasaportu ve Yardım Alanlara Yurt Dışı Kısıtlaması