
Ne yazık ki önyargı insanoğlunun hayatında sürekli devam eden bir olgu. Tarihte öyle örnekler var ki baskıya uğramış gruplar kendilerine önyargıyla yaklaşan baskıcı grubu ortadan kaldırdıklarında kendilerine uygalanan önyargının ve baskının bir benzerini başkasına rahatlıkla uygulayabiliyor. Önyargı günlük hayatta, televizyonda, gazetelerde her zaman karşımızda. En basitinden, tenimizin renginden, aksanımızdan, cinsel tercihlerimizden, giyindiğimiz kıyafetten dolayı bile ‘diğerleri’ tarafından belli bir kefeye sokulup yargısız infazlara uğrayabiliyoruz. Fakat kimse çıkıpta ben önyargısızım demesin, mutlaka bizler de kendimizi belli bir grubun parçası sayma gerekliliği duyarız ve kendi grubumuzun üyelerini diğer grupların üyelerine tercih ederiz. Türk olarak Türkleri diğer milletten insanların önünde düşünürüz, ya da Fenerbahçeli olarak Galatasaraylılara takacak binbir çeşit kulp buluruz. Peki neden önyargı insan yaşamında böyle yaygın ve sürekli, acaba bize bir yararı mı var?
Önyargı ve bağlılık bir madalyonun iki yüzü gibidir. Bu şöyle açıklanabilinir; bir yandan kendi grubumuza ya da klanımıza karşı bir yakınlık ve bağlılık duyarken karşı gruba (gruplara) şüphe ve önyargı ile yaklaşırız. Bunu sosyal psikolog Sherif tarafından 1961 yılında Amerika’da yapılan bir deneyle gösterebiliriz. Bu deneyde 11 yaşındaki erkek çocuklar iki ayrı gruba bölünerek ayrı kabinlere, birbirleri ile kontak kuramayacak şekilde yerleştiriliyorlar. İlk hafta süresince iki ayrı gruptaki gençler sadece kendi gruptakiler ile birlikte balığa çıkıyor, yüzüyor, yürüyüşe çıkıyor kısacası birlikte eğleniyorlar ve sonuçta birbirleri ile kaynaşmış iki ayrı grup oluşuyor. Gruplardan biri kendilerini Çıngarıklı Yılanlar diğerleride Kartallar olarak adlandırıyor.
Ardından psikologlar (çocuklar onların psikolog olduğundan habersizler) iki grup arasında en iyi grubun kupa ve üyelerinde kişisel büyük ödüller kazanacağı seri yarışmalar düzenliyor. Yarışmaların gelişme sürecinde çocuklar karşı grubun üyeleri ile alay ve hakaret etmeye başlıyorlar. Kartallar, yılanların bayrağını yakarken buna karşılık yılanlar kartalların kabinini basıp eşyalarını dağıtıyorlar. Bu duruma tabii ki deneyi yürütenler müdahale ediyorlar ama yine de çocuklar birbirlerine saldırıyı devam ettiriyorlar. Bu süreçte birbirlerini önceden hiç tanımayan ve değişik ırklardan rastgele gruplara koyulan bu çocuklar kendi grubundakilere büyük bir bağlılık kurarken diğer gruba karşı nefret duymaya başlıyorlar. Şu not edilmeli ki bu deneyde iki gruptaki çocuklar diğer grubunda üyesi de olabilirdi yani Çıngarıklı yılanlardan neferet eden bir Kartal çocuk Kartallardan nefret eden bir Yılan da olabilirdi.
Son olarak psikologlar çocukların belirli, ortak bir amaç uğruna birlikte çalışmalarını sağlıyorlar. Örneğin kampın su kaynağını patlatıp çocukların birlikte tamir etmelerini sağlıyorlar; bozulan kamyonu tamir ettiriyorlar ya da birlikte para toplayıp film kiralamalarını sağlıyorlar.
Sonuç olarak, çocukların birlikte işbirliği yaparak çalışmaları reakabet içinde oluşan anlaşmazlıkların yavaşça yok olmasına neden oluyor. Görüldüğü gibi gruplar birbirleri ile rekabet halinde yarıştıklarında bu rekabet grup üyelerinin diğer grup üyelerini negatif bir gözle önyargı ile bakmalarına yol açıyor.
Rekabet ve yarış önyargıyı doğuran etmenlerden biri ama daha birçok önemli sebepler var gelecek hafta bu diğer nedenler üzerinde durmaya çalışacağım.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!