Kendi kendimizi eleştirmek, kızmak hatta hiç kimsenin olmadığı anlarda kendimizi yerin dibine sokmak bir çoğumuzun hiç de yabancı olmadığı bir durum. Kendimize karşı kırıcı olmayı özellikle içimizde gizlice yaşadığımızdan dolayı ona karşı çözümler üretmek konusunda yetersiz kalıyoruz ve bu içimize kapanma, eleştirme hali sonrasında vazgeçilmez, sigara, alkol gibi bir alışkanlık haline geliyor.
Aşağıda size bu durumu değiştirmek için kullanabileceğiniz bir yöntemi anlatmaya çalışacağım. Bu yöntem size uzun dönemde kendi kendinizle nasıl bir ilişki içinde olmanız gerektiği hakkında yol gösterici olacak.
1) İlk önce kendimize kırıcı olduğumuz anları tespit etmemiz gerekiyor. Bir çoğumuz için kendimizle kırıcı konuşmamız o kadar alışıldık ve sıkça yapılır ki onun varlığından bile haberdar olmayız. Her ne zaman bir konu ya da olay hakkında kötü hissederseniz, o anlarda ne söylediğinizi düşünün.
Ne gibi sözler kullanıyorsunuz? Tekrar tekrar söylediğiniz değişmeyen cümleler var mı? Bu kelimeleri hangi tonda söylüyorsunuz – kızgın, soğuk, aşağılayıcı? Kafanızdaki ses ya da söylenenler size geçmişinizden birisini hatırlatıyor mu? Kendi içinizdeki bu kırıcı eleştirileri iyi tanımanız gerekiyor, onların aktif olduğu zamanlardaki farkındalılığımızı arttırmamız gerekiyor. Örneğin, son üç saatinizi facebookta geçirmiş olabilirsiniz, o anda kırıcı sesiniz size şöyle bir şeyler diyor mu? ‘Çok iğrenç birisin,’ ‘midemi bulandırıyorsun,’ ‘aptal, işe yaramazın tekisin,’ vb. Böylece gerçekten kendinize ne dediğinizi açıkça tespit edin.
2) Aktif bir şekilde kafanızdaki kırıcı sesi yumuşatmaya çalışın ama bunu önyargı veya kızarak değil şefkatle yapın (örneğin, şöyle demeyin ‘kes sesini, boş boş konuşma!). Onun yerine şöyle diyebilirsiniz ‘Anlıyorum beni güvenli bir yerde tutmak istiyorsun, ve beni belki de daha iyi yaşamak için motive etmeye çalışıyorsun, fakat kırıcı sözlerin ve de eleştirilerin hiç ama hiç yardımcı olmuyor, benim gereksiz yere acı çekmeme neden oluyorsun.’
3) Şimdi kendimize yaptığımız kırıcı eleştirileri pozitif bir çerçevede yeniden ifade etmemiz gerekiyor. Eğer kendinize pozitif şeyler söylemekte ya da kelimeler bulmakta zorlanıyorsanız, şefkat dolu bir arkadaşınız size bu konuda neler söyleyebileceğini hayal edin. Söylediklerinin huzur ve sıcaklık dolu olması gerekiyor.
Örneğin, şöyle diyebilirsiniz, ‘Biliyorum son üç saatini bilgisayar önünde geçirdin ve bu da seni rahatsız etti, ama unutma ki bugün hiç iyi hissetmiyordun ve Facebook’un iyi geleceğini düşündün. Fakat üç saat sonrasında kendini çok daha kötü hissettin ve vücudun da daha çok kasıldı. Kendini daha iyi hissetmeni istiyorum, neden ayağa kalkıp parka bir yürüyüş yapmaya gitmiyorsun? Bu sana iyi gelecektir.’ Bu şekilde kendinize destek vererek konuşurken bir yandan da omuzunuza dokunabilir, ya da elinizle yüzünüze rahatlatacak şekilde dokunabilirsiniz.
Fiziksel dokunuşlar beyninizin oxytocin salgılamasını sağlayarak vücuduzun bio-kimyasal yapısını değiştirecektir. Unutulmaması gereken ve en önemli nokta ilk yapılması gerekenin kendimize şefkatle ve kibarca davranmak olduğudur, içtenlik, samimiyet ve şefkat duyguları bu davranışların ardından yavaş yavaş kendini hissettirecektir.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!