Yılların vermiş olduğu alışkanlıklarla kendi kendimize kızmayı ve eleştirmeyi çok iyi beceririz. Bunu çok iyi becermemizin bir nedeni kendimizi çok iyi tanımamızdır. O kadar deneyimliyizdir ki nerede hata yapacağımızı çok iyi biliriz, hatta, hatayı yapmadan önce görürüz ve bir de bununla övünürüz! Örneğin “Biliyordum başıma gelecekleri, önceden içime doğmuştu zaten” deriz. Fakat bu çıkarsamaları sadece biz değil bizi çok iyi tanıyan yanıbaşımızdaki insanlar da yapar. Ama belki de ben sana demiştim diye söze başlayıp bizi eleştiri yağmuruna tutan insanların söylemleri gerçekleri yansıtmaz. Belki de kendi kendimize söylediğimiz ben işe yaramaz birisiyim, herkesi hayal kırıklığına uğrattım, kafam hiç çalışmıyor gibi sözler de gerçeği yansıtmaz.
Bazen en yakınımızdakilerin bizi sözleri ve davranışları ile en çok acıtanlar olmasının nedeni söyledikleri sözlerin doğruluğundan çok bizim kendimize ait güvensizliklerimizi çok iyi bilmelerindendir. Nasıl ki bizler kendi eksikliklerimizi çok iyi bilip, kendimize, yakaladığımız ilk fırsatta fırça çekiyorsak, yakınımızdaki insanlar da eksikliklerimizin farkındadır ve ilişkilerde çelişkinin doğduğu ilk fırsatta bize bu eksikliklerimizi hatırlatmaktan geri kalmazlar. Sonrasında çoğunlukla bu tartışmalar büyük kavgalara ve içinden çıkılmaz karmaşıklıklara neden olur.
David Burns İyi Hissetmek adlı kitabında metafor olarak Judo sporunun bize bu konuda yardımcı olabileceğini belirtir. Judo rakibin kendi saldırı tekniğini ona karşı kullanmasına dayanan bir dövüş sanatıdır. Örneğin rakip bize bir tekme atmaya kalkışırsa yapılması gereken tekmenin ardındaki enerjiyi kullanarak tekmenin geldiği yöne doğru ilerlemesini sağlayıp rakibin dengesini bozmaktır. Buradaki püf noktası bize karşı yapılan saldırıyı kendi avantajımız için kullanmaktır. Bu yöntemi çok iyi bir şekilde kullanıp bizlere karşı yapılan kırıcı eleştirici sahiplerinin ‘dengelerini’ bozup onların sözlerinden yola çıkarak geri püskürtebiliriz.
Genellikle kırıcı bir eleştiri yapıldığında eleştiriyi yapan kişiler, eleştirinin içeriğinde, tanıdığı kişinin farkında olduğu ‘zayıflıklarının’ yanında, önyargılı genellemelerde de bulunurlar. Böyle bir durumda yapılması gereken sinirli bir şekilde karşılık vermek değil o kişinin daha açık yani spesifik olmasını istemektir. Bu istenildiği zaman eleştirinin içeriğindeki genellemeler ve önyargılar açığa çıkmaya başlayacaktır. Örneğin ‘Sen her zaman kafası çalışmayan bir salaksın’ bu yöntem kullanıldığında ‘formu doldururken yanlış tarih atmışsın’a dönüşecektir.’
Bunun yanında daha spesifik olunmasını istemek eleştiri sahibinin beklemediği bir tepki olduğundan onu hazırlıksız yakalamamızı sağlar. Ve son olarak bu atağa karşılık kabaca başka bir atakla cevap verilmesinin önüne geçerek problemin daha da büyümesine engel olur. Bu şekilde bize karşı yapılan yersiz eleştirileri doğrudan kabul etmeyip, belki de eleştirinin içerisindeki doğruları tespit edip bunu kendi yararımıza bile kullanmayı sağlayabiliriz.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!