
Nasrettin Hoca bir gece geç vakitte evine gider. Kapının önünde karanlıkta anahtarını çıkarıp kapıyı açmaya çalışırken anahtarını düşürür. Bunun üzerine hemen ilerideki sokak lambasının altına gidip aranmaya başlar. Sokak lambasının altında dolanırken komşuları hocanın bu halini görür. Komşu: İyi akşamlar Nasrettin. Sokak lambasının altında bu gece vakti ne aranıp duruyorsun? Nasrettin: Anahtarım. Anahtarımı kaybettim.
Bunun üzerine komşularda Nasrettin Hoca’ya yardım etmeye karar verir ve aramaya koyulurlar. Aradan 5 dakika geçtikten sonra komşulardan birisi hocaya sorar: Nasrettin Hoca anahtarını nerede kaybettin? Nasrettin: Şurada kapının önünde. Komşu: (Şaşırır) Peki neden lambanın altında aranıp duruyorsun? Nasrettin: Çünkü burası aydınlık!
Problemler yaşarız, bazen farklı olur bu problemler bazen de tekrar tekrar aynı problemleri yaşar dururuz. Haliyle çözmek isteriz bu problemleri çünkü yaşanılan problemler üzer, acıtır, çıkmazda hissettirir. Ne yazık ki çoğu zaman Nasrettin Hoca gibi çözümü hep yanlış yerlerde ararız. Her şeyi doğru yaptığımıza inandığımızda bile aslında yılların verdiği alışkanlıklarla yanlış yerlere baktığımızı farketmeyiz.
Bazen bir şey yapmamakta çözüm olur bizim için. Yanık, acıklı bir türkü eşliğinde kahvemizi, çayımızı yudumlayıp, sigaramızı tüttürürken geçmişte yaptığımız hatalar üzerine saatlerce düşünüp, neden böyle oldu diye dövünüp durmak alışkanlık haline gelir.
Ne kadar kötü hissetirse de bu çözümsüzlük ve kısır döngü durumu bizler için aydınlığı temsil eder. Çünkü alışılmışın sonucunda, ne olacağını biliriz ve alışılmış karanlık gibi tehlikeli değildir. Çözümsüz olsa bile aydınlık güvenliği temsil eder, anahtarı belki hiç bulamayız ama her zaman yaptığımız, alıştığımız davranışları tekrarlarken kötü sürprizlerle de karşılaşmayız. O yüzdendir karanlıktan kaçmamız, çünkü karanlıkta kendimizi koruma davranışlarımız işimize yaramaz. Karanlık korkularımızla yüzleşmeyi, çekindiğimiz, bulunmak istemediğimiz durumlarla karşı karşıya kalmamızı koşullandırır.
Örneğin, düzenli bir ilişki, arkadaşlığı yürütemeyeceğini düşünen bir kişi yıllar boyu kendisine böyle bir ilişkiyi yaşama şansını sağlayacak durumlardan kaçar. Kaçmak, şikayet etmek, bahaneler bulmak onun için güvenlidir (sokak lambasının altı), bunun aksine başkaları ile tanışmak, hata yapmayı göze almak tehlikelidir (karanlık) çünkü alışık olmadığı yeni durumların sonucunda ne olacağını bilemez.
Böyle yaparak yıllar boyu kendisini “güvenli” ama çözümün olmadığı, bir türlü kapısından içeriye giremediği yaşamın dışında bulur. O sadece misafirdir, aydınlıktadır ama izlemeye hapsolmuştur, başkaları yaşarken o sadece izler. Karanlığa adım atmak her ne kadar endişeyi arttırsa da istikrarlı, anlayışlı adımlar aslında bu yaşamda izleyici değil de baş aktörler olabileceğimizi zamanla bizlere öğretir.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!